Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İşçisin sen İşçi kal

“İşçisin sen işçi kal” 

“İşçisin sen işçi kal”  Cem Karaca’nın hiç unutulmayan bir bestesi. Şarkı zengin kız, fakir oğlan veya sınıf farkı olan gençlerin imkansız  aşk hikayesini anlatıyor. Ama  şarkı zamanında aşk hikayesi olarak  algılanmadı. Bestelendiği yıllarda toplumdaki sınıf farkları belirgin ve insanların canının acıtıyordu. İşçi, köylü, memur emekleriyle ancak yaşayabilecekleri kadar kazanıyorlardı. Sermayenin vicdanına bırakılmışlardı. Siyasetçilerin  desteği ile bu düzen sürdürülüyordu. Toplumun refah seviyesi çalışanlar aleyhineydi.

İş hayatına hükmedenler sermayelerini sürekli ucuz işçileri sömürerek artırdı. Peki sonuçta ne oldu? Sermaye ülke ihtiyaçlarından daha fazla üreterek fiyatları indirdi mi? Üretilen bu fazla mal, yurt dışına ihraç edilerek daha fazla sermayeye dönüştü mü? Artan bu gelirler, devlete vergi olarak döndü mü? Devletin gelir fazlası oluştuysa, halka sosyal adalet olarak geri döndü mü? Halk yıllarca çalışmasının karşılığında yaşlılığında huzurlu, güvenli ve gelir kaygısı yaşamadan evinde oturabiliyor mu?  Ekonomik ve sosyal verilere göre tümüne verilebilecek cevap hayır. 50-60 yıldır sömürülen işçi ve köylünün ürettiği bu fazla sermaye nerede?

Peki Anadolu halkı bu sömürüye nasıl cevap verdi? Köylüler, toprağını bıraktı, şehirlerde çalışmanın kendisine daha çok gelir getireceğini düşündü. İşçiler haklarını her aradıklarında tepelerine vurulmasından ve haksızlıktan bıktı ve çocuklarının eğitimine önem verdi. Eğitim alınca, kendi çektiklerini çocuklarının çekmeyeceğini düşündü. Toplum sınıf farklarını aşmak, bir üst sınıfa geçmek için bireysel içgüdülerine göre davrandı. Günümüzde gereğinden fazla üniversite mezunu kalifiye işsiz kentlerde iş arıyor. Peki köyünde kalanlar ödüllendirildi mi? Köylülerde şimdi topraklarını daha önce terk etmedikleri için bin pişman. Sermaye sahiplerinin işçileri ve topraktan alınan ürünleri üreten köylüleri ezmesine devlet seyirci kaldı. Devlet ülkenin kentlerinde oluşan gece konduların artmasına, toprakların üretimin dışına çıkmasına hep seyirci kaldı. Şimdi oluşan işsizlik ve gelir adaletsizliğindeki sorumluluğunu hâlâ kabullenebilmiş değil. Gençler ülkeden umudunu kesmiş yurt dışına nasıl giderim diye kara kara düşünüyor. Bir umut olsa kimsenin ülke değiştirmeye niyeti yok ama gençler doğduklarından beri devletin yanlış yönetildiğini görüyorlar.

Şarkıdaki genç için küstah zengin kız artık yıldızlar kadar uzak. Aradaki sınıf farkı o günlerdekinden daha fazla. Sermaye sahipleri, birikimlerini hep kendi zenginliklerini artırmak için kullanıyorlar. İşçinin refahını artırsalardı belki işçinin, köylünün sınıfını kabullenmesine yardımcı olabilirlerdi ama açgözlülük alt sınıfı daha fakir ve huzursuz hale getirdi. Asgari ücretle iş bulmak bile çoğu gencin en temiz hayali oldu. Artık sınıf farkı değil aşılmak istenen. Başka ülkelerdeki gerçekleşmiş sosyal adalet düzeni. Onu da ülkeyi terk ederek elde etmek gençlerin hayallerini süslüyor. Bu ülkenin sosyal adaletini sağlayamayanların, gençlere “işçisin sen işçi kal” deme hakkı artık yok. 1 Mayıs işçi bayramını bile emekçilere çok görenler, aynı gemide alabora olacağız ve kimin bu felaketten sağ çıkabileceği belli değil farkına varın artık.

 

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech