Şimdi size öyle iki hayvandan bahsedeceğim ki hafızamıza mıh gibi kazınacak. İlki Japon sularında yaşayan Japon Kirpi Balığı. Boyu en fazla 12 cm olabilen bu muazzam hayvanın erkeklerinin dişilerini etkileme ritüeli olağanüstü bir nizama ev sahipliği yapıyor. Dişileri yumurtalarını güvenle muhafaza etsin diye deniz dibindeki kumlarda 2 metre çapında her köşesi birbiri ile simetri daire çiziyorlar. 12 cm lik bir balığın bu kadar büyüklükte bir daire yapıyor olması bile büyük sanatçılık. Ama bu sanatı dişisi uğruna yapıyor olması ayrı bir düşünme konusu. Her şeyi ince düşündüğü için eleştirilen biz kadınlara ince ayrıntıya kadar düşünmenin umudunu veren bir beyefendi…
İkinci erkeğimiz ise sabır ve fedakarlık simgesi Çardak Kuşu. Bu kuş dişisini etkilemek için ve ona yavrusuyla beraber bakabileceğinin güvenini verebilmek için tek tek topladığı dallarla ve yapraklarla görenleri hayrete düşüren bir yuva kuruyor. Minicik gagasıyla bunları yaparken zaman algısını nasıl yitirip sabrının her zerresini dişisi için kullandığını bizlere kanıtlayan bir centilmen. Yuvası hazır olduktan sonra rengarenk taşlar ve çiçeklerle öyle bir süslüyor ki “yuvayı dişi kuş yapar” tezini sonuna kadar çürütüyor. Oysa çocukluğumuzdan beri kız çocuklarına bilinçaltından nice mesajlar verildi, yuvayı yapanın sadece biz olacağımıza dair. İşte Çardak Kuşu her şeyin öyle olmayabileceğini göstermiyor mu size de?
Cahiliye asrında doğum esnasında kadını kazılan çukur başında doğurtup bebek kızsa oraya gömen erkekse eve götürülen zalim bir dönem olduğunu okumuştum bir kitabın iç karartan sayfalarında. Hatta kız çocuklarını gömen babalara taziye yerine hayırlı olsuna gidilirmiş. İnsanın kanını donduran detaylar dünyanın hemen hemen her yerinin cahiliye döneminde sadece şekil değiştirerek yaşanmış. Evet belki gömülmeyen, çukurlara atılmayan dönemlerdeyiz ama dünyanın her yerinde her yıl binlerce kadın erkek şiddetine maruz kalarak can veriyor. Fiziksel üstünlüğün kalleşçe kullanılarak gerek namus temizleme gerek töre uğruna nice kadın yavrusunun gözü önünde hayattan koparılıyor. Buna şahit olan yavrulardan da ileri de normal bir birey olması bekleniyor. Oysa değişim temelden kökten olmalı ki geleceğe ışık tutsun. Erkek çocuklarını daha küçükken erkek adam olduğuna her şeyi yapabileceklerine olan inancına su döktüğümüz sürece daha çok şiddet tohumları yeşerir. Bu sadece erkek çocukları için de geçerli değil tabii ki. Kız çocuklarımız da nasılsa eşin sana bakacak sırtını daya ona diyerek büyüttüğümüz sürece kadınlarımız özgüvenlerini nasıl alır ki yanlarına hayat yolunda.
“Şüphesiz kadın eğe kemiğinden yaratıldı. Sen (illaki sana uysun diye)onu doğrultmaya, düzeltmeye çalışırsan kırarsın” diyen bir Peygamberin yolunda değil miyiz? Kadının narinliğini anlatan daha güzel bir anlatım olabilir mi? Peki şimdi ilk anlattığım hayvanların bu konuyla ne alakası var derseniz. İnsanı hayvandan ayıran en büyük özellik düşünebilmesi, irade sahibi olması ise ve bu iradesizlikle hayvan bunları yapabiliyorsa bizim daha çok şapkamızı önümüze koyup düşünmemiz gerekemez mi?
Bunca kadın şiddeti ve cinayeti karşısında ne kadar teselli olunur nasıl kutlanır bilmem ama 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlu olsun canlarım.