Tüm dünyanın gözü, kulağı son günlerde Ukrayna’da… Güzelim şehirleri olan, son yıllarda turizm atağına kalkan, Rusya’nın hemen yanı başında varlığını sürdürmeye çalışan kendi içinde henüz “Ukrayna mı kalalım, Rusya’ya mı katılalım” kararına varamayan bir ülkeden söz ediyoruz.
Ukrayna’da patlak veren krizin hemen yanı başında duran Türkiye’de de günlerdir “Savaş ha çıktı ha çıkacak, ne zaman çıkacak, çıktı da haberimiz mi yok, bir gidip bakalım” tarzı söylemler. Montrö Boğazlar Sözleşmesi gereğince, Karadeniz’de istediği gibi at koşturamayan ve NATO bahanesi ile girilmedik ülke bırakmayan, üstü kapalı bir şekilde hemen hemen her ülkede işgalvari hareketlerde bulunan ABD günlerdir savaş çıkarma girişimlerine bulunuyor.
Haber kanallarında sürekli olarak “ABD savaş çıkacak dedi, ABD zaman verdi, ABD bu hafta sonu dedi, ABD akşam bombalanacak dedi” gibi haberler. Öte yandan Rusya sanki kendisi sınıra asker yığmamış gibi çıkması beklenen savaştan bir haber “Kim nereye, ne zaman saldıracakmış” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Hele hele durum öyle bir noktaya geldi ki ABD iki gün içerisinde “Rusya Ukrayna’yı işgal edecek” dedikten sonra Rus yetkililer “Böyle bir durum yok. Biz sınırda bekliyoruz” diye cevap verecek kadar işler tuhaf bir hale geldi.
ABD için bölgede bir savaş çıkma ihtimali, Ukrayna’ya kurulacak bir askeri tesis, Kırım bölgesini stratejik olarak sıkıştırmak, Rusya’nın ensesinde, yanı başında nefes olmak ve Anadolu coğrafyasına Karadeniz’den müdahil olmak dünyalara bedel gibi duruyor. ABD o yüzden sürekli olarak Karadeniz’de varlığını arttırmak adına savaş çığırtkanlığı yapmaktan geri durmuyor. Öte yandan Türkmenistan, Kazakistan, Özbekistan, Tatar bölgesi, Kırgızistan gibi coğrafyalarda tam etkili ve yetkili olan Rusya, bölgenin tek hakimi benim edalarında. Yanı başında bulunan her ülkenin yönetiminde doğrudan söz sahibi olan, Karadeniz’i son yıllarda Kırım işgalinden sonra Rus gölüne çeviren, S-400 krizi ile Türkiye ile müttefik gibi görünen ama pek tabi ki çıkarlarına göre hareket eden mega ülke kuşatmanın yanına konuşlandı.
Türkiye bu krizden nasıl etkilenecek? Türkiye bu krize neden dahil olmamalıdır gibi konular konuşulmaya başlandı. Azerbaycan ile ilişkiler son yıllarda normale döndü. İran ile gerginlik son sürat devam ediyor. Yunanistan sanki yokmuş gibi davranılıyor. Ege’de adalar işgal ediliyor ama sanki Yunanistan ile komşu olan biz değiliz. Suriye zaten temelli koptu. Irak dememe gerek yok zaten ortada bir Irak kalmadı. ABD Irak’ı işgalinden sonra bölgede kendisine uygun ortamı yaratarak, Irak’tan elini, eteğini çekti.
Türkiye her zaman olduğu gibi ABD senaryosunun tam ortasında NATO kıskacında, Rusya’ya karşı askeri bir operasyona kalkışır mı konuları uluslararası basında konuşulmaya başlandı. Ağır bir faturanın eşiğinde duran Türkiye bundan sonra bir yol ayrımına gelecek ve Rusya-ABD arasında tercih yapmak zorunda kalacak. Yaşayıp göreceğiz. Ortada bir ABD varsa, savaş kelimesi hiç de uzak değil!
Bir örnek vermek istiyorum. Bölgede gerginlik sürerken, Finlandiya ABD’den savaş uçağı satın aldı. İşgal, mişgal, o, bu, şu Ukrayna bahane. Para şahane. Biz de de var savaş sevdalıları.
Geçtiğimiz gün İstanbul’da denetim yapan güvenlik güçleri, yabancı uyruklu bir şahsı durdurdular. Şahsın üzerinin aranmasının ardından, belinden kemer şeklinde içinde kılıç olan bir düzenek bulundu. Adam sokakta, belinde kılıçla geziyor. Bizim için savaşa ne hacet.
Biz her gün yaşam savaşı içerisindeyiz.