Kendi yolunda yürüyen dostlarımı selamlayarak başlıyorum her güne. Biliyorum ki ben ve aynalarım her geçen gün daha da değişiyor. Ben değiştikçe biliş seviyemde değiştiğinden etrafımda bana aynalanan duygularda değişiyor. Etrafınızdaki insanlar değişiyorsa bu demektir ki sizde değişiyorsunuz. Görevleri bitenler hayatınızdan geçip gider. Aynı ruh ailesine ait olanlarınsa ki bunun illaki kendi aileniz olması gerekmez, birbirinle temasları birden fazla gerçekleşebilir. Bazen bir öğreti için gelir bir süre sonra etrafınızdan ayrılır ve tekrar geri dönebilir. Ancak görürsünüz ki o da değişmiştir. Değişmemişse ve size aynı duyguları aynalıyorsa o zaman bir bakın bakalım bu duygu sizde değişmiş mi, o sınav o zaman orada bitmiş mi? Gözlem sadece kendimize doğru değil etrafa da olmalı. Kendi yolumuzda yürürken etrafımızda gerçekleşenlere kendimizi açtığımızda, farkındalık daha da artmaya başlar. Bir enerji havuzunda olduğumuzdan herkesle alış veriş içindeyiz. Buna sadece insanlar değil tüm canlılar dahil. Ben mesela nerede bir ağaç görsem mutlaka dokunurum. Bana aktaracak hangi bilgilere sahip derim. Tüm meditasyon çalışmalarımda ağaçlar geçiş kapılarıdır. Çünkü onlar biz varolmadan öncede varolan, bizden sonra da varolacak olan, yer ve gök bilgisini içinde barındırandır. Kristal ağa değdiğimizde, yeryüzünde bulunduğunuz yerde yaşanan her şeyi kendimize doğru çekeriz. Empat olmadan bile bulunduğunuz yerdeki duyguyu hissedebiliriz. Mesela Gelibolu ya geçtiğinizde hissettiğiniz o duyguları oralarda verilmiş savaş ve zaferleri hep kristal ağdan çekersiniz. Yoksa gördüğünüz mevziler sadece ahşaptan ibarettir. Bir rehber olmasa bile Atatürk’ün bakı alanı size zekayı anlatılanlarla ama duyduğu başarma duygusunu kristal ağdan size aktarılanlarla hissettirir.
Kristal ağa ait olan ağaçlar arasında zeytin ağaçları en dikkat ettiklerimden mesela. Yüzlerce hatta binlerce yıl yaşayabiliyorlar. Kıvrımları ve aldıkları şekiller bir bütünde mükemmel. Hiçbir estetik düşüncesi neye benziyorum bu dalım buradan büyüsün fikri olmadan varlığını sürdürüyor. Homerosun İlyada Destanında da adı geçen zeytin ağacı, yıllardır barışın, bolluk bereketin simgesi. Kendi varlığını sürdürmek için en küçük ihtimalde bile varolmayı seçiyor. Denir ki zeytinin köklerini dörde böl hepsini ayrı yere ek yine büyür. İçindeki hep yeniden doğabilme fikrini, kendi yoluma alıp kabul ediyorum.
Ölümsüz ağaç olarak nitelendirilen zeytin pek çok öğretide en güzel yerlerden birine oturmuş. Yaprağıyla da meyvesiyle de şifa olan zeytin ağacı yıllar boyu parlamaya ve dünyanın arşivini tutmaya devam edecek.
Şimdi dostlar sizde dokunun bu ağaçlara hatta sarılın bakalım size kabul verip bilgilerini açacaklar mı?