İnsanlar dünyalarını yok etmekten ve onu kendilerine uyacak biçimde değiştirmekten hoşlanırlar. Bu tür insanlar çevreye, doğaya savaş halindedirler. Onlar yaradılışla savaşıp onu kendilerine uydurmak isterler. Böylece yaşamı kısırlaştırırlar. Doğayı kendilerini yansıtacak şekilde şekillendirirler. O hayran oldukları ihtişamı, rahatsızlık duyup kabullenmedikleri kendilerine benzetirler. Halbuki kendilerinin değişmesi gerektiği hiç akıllarına gelmez. Oysa onlar değişse, o yaradılışın sade ve yalın doğasına uymayı öğrenecek şekilde evrilseler, tüm evren dünya cennet halinde yaşanılası olarak devam edecektir.
Ormanlar, Hayvanlar dahil tüm doğayı ve yaşamı talan edip, o yabanil olan, insanca vahşi dediğimiz aslında muazzam ve sade olan düzene endekslensek… En azından katkı verdiğimizi zannedip bozmaya çalıştığımızı fark etsek ya da hiç katkı vermeden sadece koruyabilsek yani el sürmesek. Sahip olma egosundan sonra her şeyi kendimize benzetip kölemiz haline getirmesek. Çirkinleştirmesek. Daraltmasak. Ekolojik dengeyi daha fazla bozmasak!
Çevrenin sahibi yada unsuru olan ormanların ve hayvanların korunmasının gerekliliği, hukukun genel amaçları içindedir. Güya tabii. Ancak, hayvanlar ve ormanlar, insanlar için mi? yoksa çevrenin bir unsuru olarak mı korunmalıdır? Bildiğim bir şey varsa yaşam hakkının doğanın bir parçası olan insanlar gibi, diğer parçalarından biri olan hayvanlar ve ormanlar için de geçerli olduğudur. Kimsenin sorgusuzca bencilce başla bir canlı hayatı sonlandırma hakkı ve yetkisi bulunmamaktadır. Ekolojik dengenin sağlanmasında önemli bir unsur olan hayvanlar ve ormanlar, çevrenin bir unsuru değil çevrenin sahipleri arasındadır. Benim doğaya ve canlıya hürmet algım bu yönden işliyor şahsen.
Nefes bizim yaşam unsurumuz ve bize bunu karşılıksız Oksijen olarak sunan ormanlarımız. Bakması bile huzur veren yeşilin, daraldıkça kaçıp dinlenecek tekrar tazeleneceğimiz yaşam alanımız. Motivasyonumuz, tazelenmemiz ve huzurumuzun fiziki ifadesi. Yine aynı şekilde hayvanlar. Bu evrende yaratılmış her şey olması gerektiği düzen ve katkıda yaratılmıştır
Bizler kendi üzerimizde gerçekleştiremediğimiz tatmin ve saramadığımız yaraları diğer varlıklar üzerinde tamamlamaya çalışıyoruz canice. Bir canlının doğasına aykırı olan bir yaşam düzenine hapsedilmesini ve sadece sizin belirlediğiniz kurallara tabi davranıp itaata mecbur olmasını da bir hayvanseverlik olarak algılayamıyorum. İnsanın yaşam koşullarına orman ve hayvanların mecbur bırakılması ne kadar da zalimce. Her şeyi değiştirme, yıkma, bozma ve düzenleme hakkının sadece kendinde olduğu zanneden insanoğlu bu narsist yaklaşımının bir an önce farkında varsa.
İnsanların son zamanlardaki hayvan sevgisinin de gerçek bir sevgi olup olmadığını sorgulaması iyi olurdu. Zira eve hapsedilen hayvanların savunma mekanizmasını doğal yaşam koşullarında oluşturamaması, anneliğine sizin onayınızın olması ya da olmaması sonucunda kısırlaştırılmasına karar verilmesi ne kadar hayvanseverlik ya da hayvanı korumaktır değerlendirilmesi lazımdır. Yetmezmiş gibi insanlar gibi nankör değil açıklamalarını sosyal medya üzerinden yazan gruplar var. İnsanlardan daha çok sevdiklerini söylüyor ve insanlar gibi nankör olmadıklarını iddia ediyorlar. Acaba sizin sevginizin tanımı köleniz yapma algınız mı? Ya da sizin yaşam koşullarına göre yaşamayı kabul ettiği ve ses çıkarmadığı için mi? Bu narsist bir yaklaşım değil midir. Hayvanlar da insanlar gibi sevince, acıya, ağrıya, korkuya ve diğer duygulara sahiptirler oysaki. Bu insanın dünyası ve doğası. Gerçek evrenin doğası bu kadar zalimce değil.
Her şeyi değiştirme, yıkma, bozma ve düzenleme hakkının sadece kendinde olduğu zanneden insanoğlu. İnsanın aydınlanması içsel çevresini yok ettiğinde, dışsal çevreyi rahat bıraktığında çok güzelleşecek!
AYFER ÖZDEMİR
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Bireysel ve Aile Danışmanı
Vedik Astroloji Danışmanı