Birçoğumuz Göbeklitepe’nin ismini bir yerlerden duyduk. Ya bir haber kanalında ya da bir konuşma esnasında geçti bu isim. Peki ya neresi burası, neden insanlık için önemli, işte bu yazıda sizinle bu sorulara açıklık getireceğiz. Göbeklitepe, Şanlıurfa iline bağlı şehir merkezine yaklaşık olarak 22 km uzaklığında geniş bir dağlık alanda bulunuyor. Türkiye ve Dünya tarihi açısından çok büyük bir öneme sahip olan bu bölgenin tarihi yaklaşık olarak 12000 yıl öncesine dayanıyor yani Neolitik Çağ’a ait bir yapı.
Bulunuş Hikayesi
Bir gün o bölgede çiftçilik yapan bir adamın tarlasını sürerken rastladığı bir heykel ile bunca yıllık tarih ortaya çıkmaya başlıyor. Heykeli, dönemin Şanlıurfa müze müdürüne götürür fakat beklediği geri dönüşü bulamaz ve heykel müzenin deposuna konulur. Orada unutulmaya yüz tutar. Yıllar sonra Şanlıurfa’da olan arkeolog Klaus Schmidt müzenin deposunda heykeli görür ve merakla incelemeye başlar. Klaus Schmidt uzun uğraşlar sonucu Göbeklitepe’de kazı çalışmalarını başlatır. Kazı çalışmaları sonucunu olumlu yönde verir ve bu dönemdeki Göbeklitepe’nin kalıntıları gün yüzüne çıkmaya başlar.
Göbeklitepe’de geçmişte ne yapılıyordu?
Arkeolog Jens Notroff’a göre burası “Çevrede dolaşan çeşitli avcı gruplar için bir çeşit toplanma merkezi. Bölgede bulunan taş alet, plak ve benzeri aletlerin dekoratif unsurlarındaki benzerliklere dayanarak yaklaşık 200 km çapında bir toplama/avlanma havzasından bahsedebiliriz. Burası bölgede düzenli bir buluşma ve takas alanı olmalıydı.” olarak bahsedilmiştir.
Göbeklitepe Neolitik Dönemde şu an adlandırdığımız Mezopotamya topraklarında insanların etkileşimde bulundukları bir bölge gibi gözüküyor. Tarihinden de anlaşılabileceği gibi şu anda dünyanın hayran kaldığı Mısır Piramitlerinden tam 7500 yıl daha eski.
Göbeklitepe’de bizi ne bekliyor?
Öncelikle bölgeye ulaşırken sizi çok güzel bir dağlık alan karşılıyor. Biz sırf biraz daha ruhunu yaşayabilmek adına bu alanı yürümeyi tercih ettik. Göbeklitepe’de en bilinen kalıntılar T biçimli dikilitaşlar, taş ve kemik aletler kullanılarak alanın yakınlarındaki kireçtaşı platoda yer alan taş ocaklarından elde edilmişlerdir. Daha sonra, dikilecekleri yere taşınmışlardır.
Bu sütunlarda en ilgi çekici olan, üzerine yansıtılan diğer figürlerden farklı olarak aşağı doğru iner şekilde tasvir edilen 3 boyutlu aslan kabartması dikkat çekiyor. Bu ve diğer aslan figürleri neolitik dönemde aslanların Anadolu’da yaşamış olma ihtimalini güçlendiriyor. İnsanları temsil eden T sütunlarının ağırlıkları 40 ile 60 ton arasında değişiyor.
Bu sütunların boyutları 4 ve 6 metre arasında değişiyor. Bu da akıllara o dönemde bu insanların nasıl bir teknoloji kullandıkları ya da devler efsanesinin realitesi tartışılacak duruma geliyor. Bir diğer teori ise bu bölgenin bir tapınak olduğu. Bu yüzden de Göbeklitepe’ye “dinlerin doğduğu bölge” adı da veriliyor.