Ülkemizin geliştiği 60’lı yıllarda köylerde geçimini sağlayamayan topraksız köylüler, çaresizlik içinde kentlere göç ettiler. Kentlerde sahipsiz devlet arazilerinde, hemşeriler arası dayanışma göstererek gecekondular yaptılar. Devlet bunların olacağını bile bile bu göç dalgasına hazırlıksız yakalandı. Sonuçları düzensiz kentler, alt yapısı insanlar yerleştikten sonra getirilen köy irisi mahalleler oldu. Yıllar sonra verilen tapular yerleşimleri kanuni hale getirdi. Şimdi bu tapular yeni yapılan yüksek dairelere dönüşüyor ve ilk göçenlere olmasa da onların çocuklarına zenginleşme veya ekonomik rahatlama sağlıyor. Bu arada terk edilen köylerde, genç nüfus kalmadığı için tarımsal üretim artık ülkemize yetmeyecek boyuta geldi. Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten ülkemizde, tarımsal ürünleri ithal ederek ülkeyi doyurmaya başladık.
Şimdilerde ilk göç edenlere  göre daha zenginleşmiş yeni kuşaklar, köye geri dönüş akımı başlattılar. Zaten kentin üzerlerinde  yarattığı stres, bu kökleri kırsalda olan insanları mutsuz etmişti. Bir zamanların yazlık alma furyası gibi kırsal yaşamın rahat ve özgürlüğüne özenen insanlar, Anadolu’nun her küçük beldesinde arsa satın alıyorlar. Kimi denize de yakın olsun diyor, kimi eski atalarımın yaşadığı yerden vazgeçmem diyor, kimi orman olsun, yayla olsun diyor. Küçük tarlaları alıp ev yapmak için yollar arıyorlar. İmar afları da bunun için çıkarılıyor. Devlet madem yaptılar, vergisini bari alayım hesabında. Ruhsatsız bir şekilde yapılan gece kondular, artık köylerde yapılmaya başladı. Yeni sorunumuz kontrolsüz köye yerleşmeler oldu. Karadeniz yaylaları artık alarm veriyor. Çanakkale köylerinde de birçok yeni yerleşim yıllardır sürüyor. Hem köyün altyapısı bu nüfusa yetmiyor, hem de gelenlerin üretimle alakaları yok. Marketten alış verişe alışmış kentliler.
Oysa ülkemizin geniş arazilerde modern ucuza üretim yapan çiftçilere ihtiyacı var. Tavuk bile yetiştiremeyip marketten yumurta alan köylülerle doldu ülke. Devletin bu meraklı yeni köylülere önderlik etmesi gerekir. Kooperatif mi kurulur, yoksa üretim yöntemleri mi öğretilir, bu işlerin o kadar kolay olmadığı bu yeni köylülere anlatılması gerekir. Yoksa bu işin sonu da hüsrana dönüşecek. Aynı kıyılarımızın yamaçlarına doluşmuş boş yazlıklar gibi, köyler betonlaşmış ve yılda bir ay kullanılacak boş yapılarla dolacak. Nüfus olarak görülmediği için yerel yönetimlerin bütçeden aldığı paya da etkisi olmayan binlerce evdeki nüfusu, bu köyler kaldırabilecek mi? Yazlıkların olduğu turistik yerlerdeki belediyelerin çöp toplamaya yetemeyen personel ve araç parkı olmasının sebebi bu görülmeyen sezon içinde artan nüfus yapısından kaynaklanıyor. Kışın köy on kişi yazın bin kişi ve hiçbiri burnundan kıl aldırmadan hizmet bekleyecekler. Köylerin suyu var mı, kanalizasyonu var mı, elektrik altyapısı yeni yapılan bu binalara yeter mi? Bunu düşünmeden yeni moda köy yaşamı, haydi bir arsa kapatalım yeni bir ev yapalım düşüncesi, kitlesel sorunlarımıza eklenen yeni bir halka olacak.