Yaşadığımız tarih dilimi ve coğrafya kaderimizin bir parçasıdır. Bizim payımıza dünya ile birlikte pandemi dönemi düştü.
Pandeminin hayatlarımız üzerinde yarattığı sınırlamalar herkesi çeşitli ölçülerde zorladı. Bunun iki nedeni var. Birincisi belirsizlik. İkinci neden, iradenin tükenen bir kaynak olması. Şimdi bunları biraz konuşalım beraberce.
İnsan canlısı her şeye uyum sağlama yeteneğine sahiptir. Bütünüyle savunmasız olarak dünyaya gelen insan yavrusu hem kutuplarda hem çölde, hatta uzayda bile yaşamaya uyum sağlayabilir anca belirsizliğe uyum sağlayamaz.
İçinde bulunduğumuz süreçte insanların beklentilerinin ötesine geçmiş durumda ve bu nedenle özellikle gençler kurallara uymak konusunda isteksiz davranıyor ve sıkıntı çekiyor.
İkinci neden için de ellerinize üçer kiloluk iki ağırlık aldığınızı düşünün. Bunları kaldırmak herkes için çok kolaydır ancak ağırlıkları tutmaya devam ettiğinizde bir süre sonra kollarınız sarkmaya başlar. Zihinsel odaklanmanın insan direncini kırması gibi, kendisine zevk veren alışkanlıklarından uzun süre kopmak da insanlarda benzer bir gerginlik yaratıyor.
İşte bu sebepler insanın sabrını ve umudunu zorluyor tabi. Konda’nın 2019 yılında yaptığı araştırmaya göre Türkiye’de insanların % 70i “imkanım olsa yurtdışına giderim”, % 82si “mümkün olsa çocuğumu yurt dışında okuturum” diyor. Gidilmek istenen yer büyük çoğunlukla Batı Avrupa.
Peki bugün o gitmek istenilen bölgelerin geçmişlerine bir bakalım. Bu bölgede 75 yıl önce yaşananları hatırlamaya çalışın. Bombardımanla yıkılmış ve harabeye dönmüş kentler. Çalan sirenlerle sığınağa koşan ve hava bombardımanı bittikten sonra çıktıklarında evlerini bulamadıklarında “iyi ki içinde değildik” diye şükreden insanlar. Daha sonra hayatta kalanlar 12-14 saat çalışarak bugün insanlarımızın yaşamak istedikleri bir dünyayı yaratıyorlar.
Üç kuşak önceki büyüklerimize bakalım. Onlardan “savaşmaları” istenmiş ve onlar savaşmışlar, bugün bizden beklenen ise “evde kalmamız, kalabalığa karışmamamız, maske takmamız ve insanlarla mesafemizi korumamız”.
Eğer üzerinizde bir çatı, buzdolabında ertesi gün yiyeceğiniz yemek ve evinizde hayatı paylaştığınız bir aileniz varsa şikayet etmeden ve bunalımınızı çevrenizdekilerle paylaşmadan önce bir kere daha düşünün.
Tarih sıradan ve gündelik hayatlar yaşayan kitlelerin yaşadıkları hak etmedikleri acılarla dolu. Ne dersiniz yaşadıklarımıza bir de bu açıdan bakmak, bu yönde bir zihinsel düzenleme yapmak sıkıntımızı biraz olsun hafifletmeye yardımcı olur mu? Peki biraz daha bilinçli davranmaya yönlendirir mi?