Eski ve Yeni Bayramlar
Bayramın ilk günü, dilimizin döndüğünce büyüklerimizi, sevdiklerimizi arayıp bayramlaştık.
Yaşı, yarım asrı geçenler için geçerli anlatacaklarım…
Çünkü bizler artık bu grubun içindeyiz.
Biraz eski bayramlardan söz edip, gençlere anlatmaya çalışalım.
Gençliğini, ortaokul ve liseyi Gökçeada Öğretmen Okulu’nda yatılı olarak okuyup bitiren, şimdi Başkent Ankara’da özel bürosu olan, ilk okul arkadaşım Mustafa Can’ı aradım.
Bayramlaştık, hal hatır sorduk, eski günlerden, bayramlardan söz ettik.
Mustafa hatırlattı; birçok köyde ve kentte, özel ‘Bayram yeri’ ismini alan alanlar bulunurdu.
Hepimiz çok iyi biliriz ki hemen hemen her köyde, kasabada insanların toplanıp eğlendiği alanların ismidir.
Her köyde, kentte, yerleşim yerinde bulunan bu Bayram yerlerinin kendine göre özel ve anlamlı hikayeleri olmuştur.
Kimi köylerde bu alanlar hem Bayram yeridir hem de harman yeri olarak isimlendirilmiştir.
İnsanlar, bu mekanlarda sosyalleşir. Gençler, bu alanlarda tanışıp sevgili olurlar.
Bu alanların, insanların anılarında, hatıralarında ayrı bir yeri olmuştur hep.
O yıllarda televizyon yoktu.
İnternet nedir bilinmiyordu.
Akıllı telefonlar henüz gençleri, çocuklarımızı esir almamıştı.
Yoksulluk vardı ama tüm buna inat komşuluklarda, dayanışma da en üst seviyedeydi.
Birimizin acısı hepimizin acısıydı. Birimizin sevinci de hepimizi ilgilendirirdi.
“Siz, çete misiniz” ithamı yalnızca çocuklara söylenebilirdi.
Onlar da bu ithamı boşa çıkarmamak için komşunun bahçesine girip eriklerini, kirazlarını çalarak ispatlamış olurlardı.
Bizim mutfakta yoksa, komşuda bulunurdu.
Büyüklerimiz ekmek diliminin üstüne evde yapılmış ya salça sürerler ya da ıslatıp bir diğer bölgede yetiştirilip üretilmiş şeker ekerlerdi.
Şeker pancarını da biz yetiştirir, şekeri de biz kendi kurduğumuz fabrikalarda üretirdik.
Henüz özelleştirme yapılmamış, 18 ayrı ilimizde kendi fabrikalarımızda şeker üretirdik.
Son yıllarda bize musallat edilen, GDO’lu ürünlerin esiri olmamıştık.
O yıllardan bugünlere ne Bayram yerlerimiz ne de ürettiğimiz karakılçık, sarı buğdayı savurduğumuz harman yerlerimiz kaldı.
Şimdi Bayram demek, tatil anlamı taşıyor.
Şimdi Bayram demek, büyüklerden kaçmak demek oluyor.
Şimdi Bayram demek, sahillere akın etmek demek.
Şimdi Bayram demek, uzayıp giden araç kuyrukları içinde eriyip bitmek demek.
Şimdi Bayram demek, hatır saymak değil, tüketim yapmak demek oldu.