Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Rahmetli Ali Dayı’yı da Sonsuzluğa Uğurladık

Prof. Dr.  Ahmet Mete

Prof. Dr.  Ahmet Mete TUNCOKU

Korona epidemisi nedeniyle yasaklı geçen uzun ve bunaltıcı bir dönemden sonra havalar da biraz ısınınca, Mayıs başında Sevgili Köyüm Kilitbahir’e geçtim. Ramazan Bayramı ve yasaklı günlerin bir bölümünde orada olmak istedim. 24 Mayıs Pazartesi günü, kısa bir süre için tekrar Çanakkale’ye dönmem gerekti. Bu arada haftalık yerel bir dergi/gazetede, değerli bir dostun, Ali Faik Bakır’ın vefat ettiğini üzülerek öğrendim. Kızı Çiler Hanım’ı arayıp, gecikmeli de olsa taziye dileklerimi ve üzüntümü iletebildim. Köyde olunca bazı gelişmelerden haberiniz olamıyor, ya da geç öğreniyorsunuz. O nedenle bu haberi de geç öğrenebildim…

Çanakkale’de, daha çok bilinen adıyla Ali Dayı, benim için de değerli bir dost ve kıymetli bir insandı. Yaptığı iyi ve güzel işlerle Çanakkalelilerin gönlünü kazanmış, adeta bu şehrin simgelerinden olmuş bir insandı. O güzel -hiç bozmadığı- Karadeniz şivesiyle yaptığı esprileri sık sık duyuyordum… Ben rahmetli Ali Dayı’yı ilk kez, 1993 yılı Eylül ayı başlarında tanıma fırsatı bulabilmiştim. ÇOMÜ Kurucu Rektörü iken, yeni kurulan üniversitemize eğitim/öğretim elemanlarımız için, bir kafe-restoran ve konukevi gibi güzel bir yer hazırlamayı düşünüyordum. Çünkü üniversiteden bazı arkadaşlarımın zaman zaman aileleri ile birlikte kıyıdaki banklar ya da mendirek kayalıklarında oturduklarını görüyordum. Bu bana ters gelen ve hayli üzen bir durumdu. O nedenle ilk fırsatta, belirttiğim amaca uygun bir yer aramaya başladık. Eski Kilitbahir motorlarının kalktığı iskele yakınındaki Bakır Otel’in bu iş için uygun bir yer olacağı konusunda bazı bilgiler edinmiş ve bu binayı üniversitemize kazandırabileceğimizi düşünmüştüm. Otelin sahibi olan Ali Dayı ile konuyu görüşmek üzere otelinde buluştuk. Bu buluşma ve aramızda geçenleri sizlerle paylaşmak ve bu vesileyle de onu bir kez daha, sevgi ve saygıyla anmak isterim. O gün, anımsayabildiğim kadarıyla aramızda şöyle bir konuşma geçti:

  • Ali Bey merhabalar. Ben Mete Tuncoku, üniversitenin kurucu rektörüyüm. Otelinizi satabileceğinizi duydum. Eğer mümkün olursa burayı almak ve üniversitemizin konukevi olarak değerlendirmek isteriz. Bize yardımcı olabilir misiniz?
  • Rektör mü dedin? O nedir ki bilemedim…
  • Şey, yani, yeni kurulan üniversitemizin, bir anlamda müdürü gibi bir şey…*
  • Evet, yani şimdi bu binayı almak istersin öylemi? Kaç paran vardır?

Konuşmamız bu çerçevede devam etti. Sonunda Ali Dayı ile anlaştık. Bakır Oteli o zamanın parasıyla 9 milyar TL’ye alacaktık. Resmi işlemleri başlatmak üzere oradan ayrıldım.

Ne yazık ki, bu projeyi de -birçok güzel projemiz gibi- gerçekleştirmek için bize fırsat tanımadılar… Kısa bir süre sonra, Çanakkale milletvekillerimizin yoğun çabaları sonunda Kurucu Rektörlük görevinden alındım. Böylece, benim için yaklaşık 4-5 yıl sürecek, çalkantılı ve sıkıntılı bir dönem başladı. Bir sürü ilgisiz işlerle uğraşmak zorunda kaldım, kaldık…

Bu arada, yerime getirilen yeni rektör Prof. Dr. Necmettin Bağırkan’a Bakır Otel konusundan bahsetmişler ve o da bu işi tamamlamak için hemen girişimde bulunmuş. Bundan sonraki gelişmeleri ben, olaya tanıklık eden bir üniversitemiz elemanından o yıllarda dinlemiştim.

Rektör Bağırkan, Ali Dayı ile buluşup, otelin satış işini tamamlamak istediğini belirtmiş. Ali Dayı kendisine şöyle demiş: “Ben bu oteli Mete Bey’e satmayı düşünüyordum. Ama o yok artık. O yok, ben de zaten oteli satmaktan vazgeçtim!..

Böylece Bakır Otel’in satış işi gerçekleşmemiş! Bilindiği üzere üniversite daha sonra Emniyet Müdürlüğünün karşısına rastgelen Hasan Mevsuf sokağındaki binayı satın alıp, orayı konukevi olarak kullanmıştır…**

Ali Dayı ile sonraki yıllarda, şehirde birkaç kez daha karşılaştım. Bir keresinde, yukarıda aktardığım olayı anımsatıp, sordum. Bana şöyle dedi: “Doğrudur da… Sen gidince oteli satmaktan vazgeçtim!”

Ben ve birlikte çalıştığımız arkadaşlarım o dönemde çok zorluklar çektik.*** Ancak gene o dönemde, çok kıymetli insanlarla tanışmak ve çoğuyla bugün de devam eden dostluklar kurmak fırsatını edindim. Onların verdiği moral ve destek ile de, hukuk mücadelemize sonuna kadar devam ettim. Daha sonra da, 2002 yılında, sadece bir öğretim üyesi olarak ÇOMÜ’ye geldim ve 2013 yılında emekli olana dek, üniversitemize bir şeyler yapmak için çabalarıma devam ettim.

Rahmetli Ali Dayı benim için o zor günlerde tanıma fırsatı bulduğum dostlardan, kıymetli insanlardan biriydi. O, sadece benim için değil, Çanakkale için de, çok sevilip-sayılan bir kişiydi. Ruhu şad olsun, nurlar içinde yatsın.

Yıllar geçiyor ve dostlar, güzel insanlar aramızdan birer birer ayrılıyor. Pandemi, aşılama, karantina ve bir dizi yasaklarla bunaldığımız şu günlerde, Ali Dayı gibi dostların vefatı da insana ayrı bir yalnızlık ve hüzün duygusu veriyor…


* Zaten o ilk günlerde, şehirde yürürken bazı kişilerin arkamdan; “Bak şu giden var ya… İşte o, Yüksek Okulun yeni müdürü imiş…” dediklerini de sık sık duyuyordum.

** Bu binanın Bağırkan döneminde nasıl kullanıldığına ilişkin çok şey duydum! Ancak, izninizle onları da ben değil, olaylara tanık edenler dile getirsin…

*** Ben bunların hepsini ve belgeleriyle tek-tek yazdım ve kitap halinde yayınladım:

Ertelenen Gelecek – Politika Bilim ve Hukuka Karşı, Çanakkale, 2019.

Kitabı kendim bastırdım ve tüm gelirini aktif üyesi olduğum ÇYDD (Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği) Çanakkale Şubesine bağışladım. Kitap Çanakkale’deki kitapçılardan temin edilebilir.

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech