Merhaba ben Seda,
Aslen Bayramiçli, doğma büyüme İstanbulluyum. Sizinle tanıştığım ilk yazımda beni en iyi tanımlayan bu cümlenin içeriğini birlikte açmak istedim. Çünkü bu cümle içerisinde oldukça fazla deneyim, bilgi, gözlem, farklı duygu ve bakış açısını barındırıyor.
Son yıllarda Çanakkale şehrinin dinamiğini değiştiren büyük şehirden göç – yoğunluk olarak İstanbul’dan – hem şehrin yerlilerinin hem de göç edenlerin hayatlarına farklı açılardan dokunup ortak bir noktada birleşmelerini sağlıyor, sonunda artık hepimiz hemşeriyiz!
Doğduğun yer mi doyduğun yer demişler, bence kendini ait hissettiğin yer… Aslında herkesin aradığı şey bu aitlik duygusu ve evini bulmak… Konudan uzaklaşmadan farklı açılardan bu ‘göç etmek’ kavramı hakkında gözlemlerime geçmek istiyorum.
İstanbul’dan ve büyük şehirlerden neden göç oluyor? Çünkü şehir çok yoruyor, sürekli bitmeyen bir akışı ve enerjisi var, çok fazla insan, çok fazla araba, çok fazla bina… bir yerden sonra size sakin, huzurlu gelen bir yere denk geldiğinizde ve kendinizi oraya ait hissettiğinizde neden böyle yaşıyorum ki diye sorgulamaya başlıyorsunuz, o huzurun büyüsüyle tüm cesaretinizi ve eşyalarınızı toplayıp göç ediyorsunuz.
Bunu yaparken korkmuyor musunuz? Tabii ki korkuyorsunuz, endişeleniyorsunuz, hüzünleniyorsunuz… doğduğunuz, büyüdüğünüz sokakları terk etmek kolay değil özellikle bu şehir İstanbul’sa… Ne var bu İstanbul’da nedir bu şehir sevdası dediğinizi duyar gibiyim, evet içindeyken bıktıran ama her mahallesinde farklı kültür bulabileceğiniz ve sizi her an şaşırtan biri gibi bu yüzden de belki İstanbul, aşk kelimesiyle hep bütünleşmiştir, sizi yıpratır, tüketir ama etkisi ömür boyu sürer..
Bu kadar seviyorsanız neden geliyorsunuz? Haklı olarak göç edenlerin en çok duyduğu cevaplardan biri budur.. Daha önce bahsettiğim yoruculuğu dışında, ekonomi önemli bir etken, büyük şehirlerden göç eden hemen hemen herkes huzurun yanı sıra, yaşadığı yerde gerçekleştiremediği hayallerinin de peşinden gitmiştir. Bir mekan sahibi olmak, bir iş kurmak, daha büyük bir ev sahibi olmak…
Peki geldikten sonra neler oluyor? Hayaller ve hayatlar her zaman örtüşmüyor… İlk başta bu değişimin size istediğiniz her şeyi sağlayacağını düşünüyorsunuz ancak burada yabancısı olduğunuz ilk konu hemen devreye giriyor; şehri tanımıyorsunuz! Turist, misafir olarak gelmek bir yeri gözlemlemek farklı bir şeyin içinde yaşamak ise farklı. İşte bu noktada bir şehri tanımak tam da dışarıdan hayalini kurduğunuz bir insanın içini tanımak gibi… Merhaba ben Çanakkale!
Her şeyin avantajları ve dezavantajları var elbette, harekete ve çok yönlülüğe doğmuş biri olarak bu doğal güzel, büyülü şehrin bilmedikleri ortaya çıkmaya başladıkça, sizi cezbeden huzurundaki sakinlik yerini eksikliklerini gözlemlemeye bırakıyor zaman zaman…
Burada karşı tarafa da bir söz verelim, bu sakinliğin içine doğanlara, bir yandan alışılmış bu huzurlu düzen, bir yandan gelişmek isteyen içgüdü… Şehre gelen her yeni enerjiyle yenilenme, değişme isteği…
Size ilk başta dediğim gibi bu kavram birden fazla duyguyu, düşünceyi, dileği, hayali barındırıyor… Günün sonunda düşündüğüm; hepimiz hemşeriyiz! Bazen daha dingin bazen de daha tutkulu birlikte bu şehrin geleceğini kuracağız… Onlarca geçmiş medeniyetin içinden doğanlar olarak birbirimize renklerimizi katarak bu güzel şehrin büyülü tarihine biz de kendi izimizi bırakacağız.