Kutuplaşma ve dayanışma ilk düşündüğümüzde bir birine yakın olmayan kavramlar. Kutuplaşma kelimesini biz dilimizde fikirlerin, davranışların ve eylemlerin zıtlığı anlamında kullanıyoruz. İngilizce’de ise fizik yasalarındaki “polarizasyon” yani eksi ve artı kutuplar anlamında kullanılıyor. Yani kutuplaşmayla jeneratörlerde elektrik üretiyoruz. Elektrik, kutupların sürekli yer değiştirmesi,dönmesi ile yani bir birlerine alternatif ama hiçbir zaman bir birlerinden üstün olmadan adeta dayanışması ile üretilir.
Yaşam da zıt kutupların bir arada olmasından, dayanışmasından kaynaklanır. Doğa dişi ve erkek cinsiyetinin dayanışmasını temel almıştır. Bir tek cinsiyetin yok edildiği durum, zamanla türün yok olması ile sonuçlanır. Tabiat şartları insanın tek başına yaşaması için zorludur. İnsanlar topluluklar halinde dayanışma ile doğada var olmayı başardı. Hatta bunu öyle ileri götürdü ki doğayla adeta savaşıyoruz. Doğanın şartlarını yok ederek hayatta kalacağımızı düşünüyoruz. Kime sorsanız ağaçları, hayvanları, toprakla uğraşmayı çok seviyorum ve koruyorum diyecektir. Sonuç; doğa bizim doğduğumuz günden daha kötü durumda. Toprakların verimini sonuna kadar, suyun tamamını sonuna kadar, toprak altındaki madenlerin tümünü sonuna kadar kullanmaya çalışıyoruz. İnsanın yok ettiği birçok canlı türü ve çöl haline getirip terk ettiği yerler var dünyada. Dünya için fark etmez. Doğayla zıtlaşmak bize zarar verir, sonuçta insan türü yok olur, dayanıklı başka canlılar yaşamaya devam eder.
Toplumda sadece benim düşünceme sahip olanlar var olsun, diğerlerine yaşam ve konuşma hakkı olmasın düşüncesini hayal edenler doğa yasalarına beyhude savaş açmış kişilerdir. Mutlaka birisi yapılan hatayı kendi açısından söyleyecektir. Tek bir fikir hep iktidarda olursa Orta çağ dönemi gibi toplum karanlık bir noktaya doğru gidecektir. Sonunda da toplumu yok edilmeye çalışılan karşı fikir aydınlığa çıkaracaktır. Karşı fikirlere açık, saygı gösterilen, fikirlerin eşit muamele gördüğü bir ülkede olsaydık kutuplaşma kelimesini diğer ülkeler gibi fizik kanunlarındaki anlamıyla kullanıyor olurduk. Toplum uzun zamandır kutuplaşmanın negatif sonuçlarını yaşıyor. Diğer yöne de fırsat verilmezse, toplum mıknatısın bir kutbunun metale yapışıp kalması gibi hiç hareket edemez hale gelecek. Üreten, fikirlerini açıkça söyleyen, doğru fikirleri uygulamaya geçirebilen bir toplum olamıyoruz. Farklı düşünenin yaşama hakkı yok sanki. Enerjik bir Türkiye’yi, ötekileştirdiklerimize fırsat vererek, dayanışma içinde yakalayacağız. Kaybettiğimiz zamanı dayanışma içinde bir birimizin fikirlerinden faydalanarak kazanmalıyız. Zıt kutupların varlığı yaşam için, toplum için vazgeçilemez bir gerçektir bunu kabul edelim.