Çevremiz binalarla, yollarla sarıldıkça yaşam kaçamağı yapabileceğimiz yeşil alanları görmek temiz havayı içimize çekebilmek zorlaşıyor. Piknik yapmaya, bildiğimiz bir akarsu kenarı veya köy kenarındaki bir ağaçlık alana gidiyoruz. Ne görüyoruz molozlar. Kentte kimse rahat durmuyor. Bir tadilat, bir inşaat yapılıyor. Verdiğimiz rahatsızlık için özür dileriz! Komşulukta böyle şeyler olur, bir haftada biter nasıl olsa diyoruz. On gün sonra başka komşu, başka dükkan, başka yol tamirata sektirmeden giriyor. Bu çıkan molozlar işin ehli olmayan kaptıkaçtı taşımacıya teslim edilince, sonuç çevre felaketi oluyor. Esasında belediyelerin moloz ve hafriyat toplama merkezleri var. Kamyoncu ya orayı uzak buluyor ya da belediye için verilen ücreti fazla buluyor. Yakalanmadıktan sonra iş kolay, bir caydırıcı ceza da yok. Döküveriyor molozunu kuytu bulduğu kırsal bölgeye. Şehirden uzakta olan köyler şehir büyüdükçe şehre yaklaştılar ve artık mahalle ismini aldılar. Bir de hediye olarak hayvanlarını otlattıkları, gençlerin maç yaptığı alanlar hava kararınca molozcu kamyoncuların hedefi oldu.
Ani yağmurlar yağınca sokakları sel bastı. Tüm halk belediyelerden dert yandı. Nerde bu belediye! Ertesi hafta Ege bölgesindeki bir belediye sokak giderleri ve kanalizasyon borularını temizleme çalışması yapıyor. İçerden ne çıksa şaşırmam ama fotoğrafı görünce bunu da mı görecektik dedim. Borunun yarısı kalınlığında direk kanalizasyona atılmış. Atılmaması gereken inşaat artıkları, çocuk bezleri vb. zaten hep çıkıyor. Biraz çuvaldızı kendimize batırmamız gerek. Çevre kirliliği konusunda duyarlı olan vatandaşın az olduğu her gün görülüyor. Sigara içenlerin izmarit atmada özel izinleri var sanki. Arabadan, dükkandan, evden dışarı atılan sigaraları hep görüyoruz. Çocuğunu oyun parkına getiren büyükler sosyalleşiyor, sigarasını içiyor, çevrede bir çöp kutusu aramadan sigarasını parkın kumuna, çakılına atıyor. Ertesi gün geldiğinde kendi çocuğu aynı yerde oynuyor. Evlerin içi tertemiz, misafirin oturacağı koltuk bile zevksiz kıyafetle kaplanmış oturulmayı bekliyor. Kapı önü, parklar, sokaklar çevresine duyarsız insanların atıklarıyla dolu. Belediye çalışanlarının sırtına yükleniyor.
Dükkanlar bugünlerde zor durumdalar tadilat yapmıyorlar. Ama boşalan dükkanın yeni sahibi eski her şeyi yıkıp yeni bir dekor illa yapar. Evlerin içinde karolar duvarlar illa temiz görünsün diye yıkılır öyle girilir. Para benim değil mi? Temiz temiz oturacağım tabii! Müteahhit yeni ev yapar inşaatın son aşamasında biriken molozu, apartmanın bahçesine yayıp üzerine bir karış toprak ve çim yapar. Fahiş fiyatlar topladığı müşterisine saygısı bu kadar. Yani moloz taşıyan kamyoncular toplumdan ayrı bir düşünceye sahip değiller. Hep beraber bu topraklarda yaşıyor, eşeleniyor, kirletip bırakıyoruz.
Belediyenin zabıtayla kamyoncu peşine takılmaktan çok, tadilatı yapanın molozunu nereye attığını fotoğraflarıyla belgelemesini istemesi lazım. Her yapılan tadilat veya inşaat başlamadan belediyeye bildirilmeli ve atıkları toplama alanına attığını ispatlamalı tadilatçı. Attığı molozu da ölçüp çevreye zarar verme oranında ücrete bağlaması lazım. İnşaata başlamak öyle malzeme ve işçilik maliyetini hesaplayarak olmamalı.