Asgari ücret son günlerin tartışma konularının başında. Muhalefet kanadından 3 bin liranın altında öneri gelmedi diyebiliriz. Ancak bir öneri var ki; -neredeyse tüm kesimlerden destek buluyor- asgari ücretten vergi kesintilerinin alınmaması; Hem işçiler, hem işveren, hem muhalefet, hem iktidar yanlısı bazı kurumlar tarafından destek görüyor. Hükümet ile iyi ilişkiler içerisinde olduğu bilinen ve hükümetin de dikkate aldığı nadir konfederasyonlardan Hak-İş bile asgari ücretten vergi alınmaması konusunda çağrıda bulundu. Hükümet bu öneriyi dikkate alır mı bilinmez ama alması iktidarın devamı açısından faydalı olacaktır.
Covid-19 salgınıyla birlikte zaten kötüye giden ekonomi, yerle bir oldu diyebiliriz. Asgari ücretlinin, esnafın, cafe-restoran sektöründe çalışanların durumu içler acısı. Bu süreçte bazıları işsiz kaldı, bazılarının da eline geçen paranın alım gücü yok ve borç cambazlığı ile hayatta kalmaya çalışıyorlar. Ödeme günü gelmiş kredi kartının ödemesini yapıp ondan çektiği nakit avans ile diğerini ödeyip açılan limit tutarında harcama yapmak, bu borç cambazlığı kavramının örneklerinden biri.
Asgari ücretin halkın beklediği oranda arttırılması ya da muhalefetin önerdiği miktara gelmesi –ki ben muhalefetin önerdiği rakamı da iyimser bir öneri olarak görüyorum- iktidara ne yönde fayda sağlayacak peki?
Siyaset kuramından bir örnek ile açıklayacak olursak. Liberal ekonominin ayakta kalmasının yollarından biri, düşük gelirlinin gelirini, çok da düşük tutmamaktır. Böylece hem yüksek gelirliden çok fazla pay almamış olur, hem tüketimine devam ederek ekonomiyi ayakta tutar. Hem de ve bence en önemlisi Karl Marx’ın ekonomi politik kuramından hareketle, zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyleri olur. Eğer düşük gelirlinin zincirlerinden başka kaybedecek bir şeyi kalmazsa çünkü; bırakın iktidarı, ne devlet kalır ortada ne ekonomik sistem. Bu sebeple tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de liberal sistemin devamı düşük gelirliye, onu hayata tutunacak değerler biriktirebileceği, geliri sağlamaktan geçiyor.
Artık insanlar, ekonomik kaygılar yüzünden, evlenmek ya da çocuk sahibi olmak istemiyorlar. Dolayısıyla geride bırakacakları ne eşleri oluyor ne de çocukları. Anlatmak istediğime bir örnek de bizim topraklardan vermem gerekirse; Müslüm Baba’nın da dediği gibi “yakarsa dünyayı garipler yakar”. Demem o ki; o gariplerin değer verecekleri bir şeylere sahip olabilmeleri için ihtiyacı olan geliri sağlamak gerekir. Üstelik bunu sağlamanın amacı, sadece vicdanla ya da iyi yönetici vasfını taşımakla ile ilgili olmak zorunda da değil. Aynı zamanda, otoritenin kendi iktidarını teminat altına alabilmesinin koşullarından biri. Çünkü halka insani şartlarda yaşayacak geliri sağlamak, iktidarın, devletin, sistemin devamlılığı için de gerekli.