Travma deyince aklımıza hep büyük olaylar gelir. Deprem, istismar, şiddet, ölüm vb. Bütün bunlar tabi ki kişinin hayatını büyük ölçüde etkileyen, izler bırakan olaylardır. Ama küçük yaşta, bebeklikten itibaren önemsemediğimiz küçük travmalar da zihnimizde büyük izler bırakır. Farkına varmadan psikolojimizi etkiler, dengemizi bozar. İleride yaşadığımız sorunların altında bu küçük yaşata maruz kaldığımız travmatik anılar yatar.
Belki hepsini hatırlamayız, çok küçük olduğumuz için. Ama bedenimize kodlanır. İstenmeyen gebeliklerde istenmeyen bebeklerin annesinin duygusunu fark ettiği artık bildiğimiz bir gerçek. Ailesi tarafından devamlı ihmal edilen, aşağılanan, güvenilmeyen, üzerine taşıyabileceğinden fazla yük yüklenen çocuklar. Duygusal şiddet gören çocuklar.
-Küfür, hor görülme, aşağılanma,
-İtip tartaklanma, dayak
-Sevgisizlik, çocuk ayırma
-Anne ya da babadan uzun süre ayrı kalma
-Alkol ya da uyuşturucu kullanan anne-baba
-Odaya kapatılma
-Aç bırakma,
-Kendimizin çektiği sıkıntıları çocuklara çektirmek ve bu sayede daha güçlü olacaklarını sanmak
-Çocukları dinlememek, onları anlamamak.
-Egomuzla davranmak.
İşte bu tür durumlara maruz kalan çocuklar travmalarıyla başa edebilmek için ergenliğe ve yetişkinliğe geldiklerinde sağlıksız durumlara yönelirler. Neler mi?
-Sigara ve uyuşturucu bağımlılığı
-Sapkın cinsellik
-Erken yaşta cinsel deneyim
-Hırsızlık
-Şiddet
-Yanlış eş seçimi.
Uzar da uzar. Unutmayın çocuk ya da bebek yaşadığı tüm olumsuz deneyimleri travma geçmişine ekler. Duygu olarak, görüntü olarak, beden duyumu olarak(sıkıntı, sıkışma, çarpıntı vb) ses olarak, koku olarak yerleşir. Sebebini bilmediğimiz korkularımız, takıntılarımız, mantıksız davranışlarımız, asi davranışlarımız, öfkelerimiz aslında sebepleri bu çocukluk travmalarından gelir. Bilginize. Görüşmek üzere…