Yıkılmadık bölge kalmadı

Türkiye her deprem olduğunda, deprem sonrası önlemlerin alındığını ama her defasında ise deprem olmayacakmış gibi yaşantısını sürdürmeye devam ediyor.

2020 yılı kabus gibi devam ediyor. Yangınlar, depremler, can kayıpları olanca hızıyla devam ediyor. 2020 yılı içerisinde meydana gelen Elazığ depremi, yıkıcı bir etkiye neden olmuş ve Elazığ’da ne yazık ki can kayıpları yaşamıştık. Geçtiğimiz gün İzmir’de meydana gelen 6.8 büyüklüğündeki depremde ise ne yazık ki yine kabusu yaşadık.

Dikkat çeken noktalardan birisi ise kurumların depremin büyüklüğünü farklı rakamlarla açıklamaları oldu. AFAD İzmir’de meydana gelen depremin büyüklüğünü 6.6, Boğaziçi Kandilli Rasathanesi ise 6.8 olarak açıkladı. ABD ise depremin büyüklüğünü 7.0 olarak duyurdu. 6.8’lik sarsıntı sadece İzmir’i değil, Ege ve Marmara’yı yerinden oynatırken, Bulgaristan, Yunanistan hatta Makedonya’da bile hissedildiği dünyaya duyuruldu.

Şehir planlamalarının kusurlu olduğu, imar planlarının ne şekilde yapıldığı, kimlere nasıl yapı izni verildiği ve ne şekilde denetimlerin sürdürüldüğü hala tartışılmaya devam ediyor. Türkiye bugüne kadar o kadar canını, o kadar hayatı yitirdi ki, yine de deprem gerçeği ile somut adımlarla mücadele edildiğini gösteremedi. Rafta bekleyen kentsel dönüşüm planları, bir türlü dönüşemeyen birbirinden eski yapılar, çatlak binalarda oturan vatandaşlar, yangına körükle gitmeye devam ediyorlar…

İzmir’de meydana gelen 6.8 büyüklüğünde ki bir deprem bu derece yıkıcı oluyorsa, insanın aklına direk İstanbul geliyor. Yıllardır, İstanbul’da büyük bir deprem bekleniyor  söylemleri, bir kez daha İzmir’de durumun ne kadar ciddi olduğunu gözler önüne serdi. Türkiye acil bir şekilde somut ve kararlı adımlarla depremin yıkıcı etkisini azaltmak için seferberlik ilan etmelidir.

Bugün git yarın gel mantığı ile İstanbul, bu ülkedeki milyonlarda insanın yüreğine ateş düşürür.