Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Buram buram zehir

Geçtiğimiz günlerde yolum bir

Geçtiğimiz günlerde yolum bir şekilde Edirne’ye düştü. Dedik ki tarihi Uzunköprü’yü görmeden Edirne’yi gördüm, gezdim denilemez. Rotayı Uzunköprü’ye çevirdik. Havzalar üzerine, bereketli toprakların tam göbeğine, Trakya’da kurulan Edirne şehrinin birbirinden farklı problemleri var.

Diyeceksiniz bize ne kardeşim Edirne’den, Çanakkale ile ne alaka? Biraz sabır…

Edirne’nin meşhur Uzunköprü’sünün üzerinden geçtikten sonra, biraz altına doğru kıvrıldık. Kameraları hazırladık, fotoğraf çekmek için kadrajı ayarladık. Tam o anda acı bir koku burnumuzdan ciğerlerimize doldu. Köprünün altından, olanca hızıyla akan Ergene Nehri, öyle bir koku öyle bir zehir yayıyor du ki, inanın nefes almakta zorluk yaşayacak duruma geliyorsunuz. Yıllarca Tekirdağ ve çevresine kurulan sanayi kuruluşlarının tüm atıklarını akıttıkları nehir, 4. derece kirli suyu ile zehri Edirnelilerin burnunun dibinden taşımaya devam ediyor.

Edirneliler, bugüne kadar siyasilerin, belediye başkanlarının, bakanların, çözüm için sözler verdiğine şahitlik ettiler. Nehrin kenarına her gelen, “Bu sorun artık çözülecek. Bundan sonra Ergene temiz akacak” gibi vaatlerle sorunu geçiştirdiler. Sonuçta yıllarca süren, zehir akışı, Edirnelileri zehirlemeye ve can almaya devam etti. Plansız sanayileşme, zamanında alınmayan önlemler, yerine getirilmeyen denetimler Edirne’yi zehir ile başbaşa bıraktı. Kanserden ölüm oranları o günlerden bu güne ciddi anlamda artış gösterdi.

Gelelim Çanakkale bölgesine… Burnunun dibindeki Edirne’den ders almayan Çanakakle’de aynı yolda sorumsuzca ilerleyişini sürdürüyor. Çanakkale’nin birçok noktasına açılan RES’ler, HES’ler, JES’ler denetleniyor mu? Bölgenin ekonomik özellikleri ve yaşantısı göz önüne alınarak mı planlanıyor? Yoksa yapalım, izin sonradan gelir mantığı ile tarım arazilerinin ortasına mı yapılıyor? Bölge halkına sorarsanız, cevabını anında alırsınız.

Barajlar kurudu. Pirinç ekilsin, çeltik dikilsin, suyu veririz, sulamada sıkıntı olmaz dendi. Baraj kurudu! Zaten, doluluk oranı yüzde 70’leri görmeyen barajlar yanlış kararlar ve politikalarla, sadece dip suları ile öyle bulundukları yerde varlıklarını sürdürüyorlar. Tarım arazileri imara açıldı. Domates çıkan yerden 10 katlı binalar çıktı. Bir zamanlar tarlayı sulayan vatandaş, o tarlaya yapılan otoparkta, araç yıkarken sulama yapmaya başladı.

Kaçak RES projesi kapsamında, rüzgar türbini öylece bir ilçenin içerisine dikildi. Bir mühendis olayı fark etmese, bir pervane değil belki de 10 pervane dönmeye başlayacaktı. Allah’a emanet, biz yaparız, izinler sonra gelir mantığının hiçbir şekilde denetlenmemesi sonucu Çanakkale çok geçmeden, Ergene’nin durumuna düşerse kimsenin “Ah,Vah” demesine gerek kalmayacak.

Bir de o Ergene’den akan zehirli suyla, tarladaki ürün sulanmıyor mu?

Vay halimize…

 

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech