1998 yılında çekilen, Cem Yılmaz ve Mazhar Alanson’un başrollerini paylaştığı “Her Şey Çok Güzel Olacak” filminden akıllarda kalan en vurucu cümle, şüphesiz “Bilemiyorum Altan” olmuştur.
Cem Yılmaz’ın ve Mazhar Alanson’un kardeş oldukları hikayede, kardeşlerin başına gelmeyen kalmaz. Hatalar zinciridir, yanlış anlaşılmalardır, bir türlü işler rayına girmez. Metaforik olarak Her şey çok güzel olacak mottosu, hiçbir zaman gerçekleşmez. Sürekli olarak saçma sapan hareketlerde bulunan Altan Çamlı karakterine, abisi artık akıl sır erdiremediğinde, “Bilemiyorum Altan” repliğini kullanır.
Bizlerde bilemiyoruz. Gazeteci, halkın bilgi alabilmesi için, kamuoyunun aydınlatılması için çalışırken, bu bilgiler bir türlü paylaşılmamaya başladı. Bürokrasi engellerine takılan bilgi metinleri, ufak tefek açıklamalar gelmez, yapılmaz, yapılamaz oldu.
Barajlar kuruyor, su kaynaklarında ciddi sıkıntılar var. Hangi baraj, ne kadar dolu? Bu sonbaharda beklenen yağışlar gerçekleşmezse, sonumuz ne olacak? Hangi ürün toprakta kalır, hangi ürün bu sonbaharda yetişemez? Ezine’ye haftada bir verilen sulama suyu ile değirmen döner mi?
Adatepe’ye tankerlerle taşınan, taşıma suyu ile aydınlık geleceğe ulaşılır mı?
Bilemiyorum Altan… Bu sefer gerçekten bilemiyorum…
DSİ arandı, Çanakkale şube müdürlüğü arandı. Yetmedi, Balıkesir Bölge Müdürlüğü arandı. Bir türlü bilgi alınamadı. Bilgi paylaşılamadı. Vatandaşlar ve üreticiler, körleme bir şekilde yaşarlarken, gazeteciler bilgiden mahrum kaldı.
Hadi su konusunu şöyle bir kenara koyayım, geleyim koronavirüs mevzusuna…
Hiçbir şekilde il bazında bilgi, vaka sayısı, kritik durum, entübe hasta, yoğun bakımlardaki durumlar ile ilgili bilgilendirme yapılmazken, dedikodular, hurafeler havalarda uçmaya başladı. Esenler Mahallesi’nde, “Çanakkale’de bin vaka varmış” söylemleri, yerini Barbaros Mahallesi’nde “Yok Çanakkale’de bin 500 vaka varmış” cümlelerine bıraktı. Cevatpaşa Mahallesi’nde vatandaş, “Hayır efendim 300 vaka var” derken, İstmetpaşa’da, “Estağfurullah biz duyduk 45 hasta var. Virüs bitti bitecek” tespitine devretti.
Bilemiyorum Altan…
Bu şekilde bilgilendirme yapılmadan, toplum aydınlatılmadan, neler olup, neler bittiği kamuoyu ile paylaşılmadan, yürütülen süreçte meydan dedikodulara kalır mı? Kalır! Çok acıdır.
Bilgisizlik, kaygı ve endişe yaratır. Bilgi ise neden-sonuç ilişkisi içerisinde, analitik düşünce ile çözüme ulaşılmasında köprü görevi görür. Bilgi korkutmaz, endişelendirmez, emniyet kemeri olur…
Bilebiliyor olmalıyız. Doğru ve sağlıklı bilgiye ulaşabilir olmalıyız.
Yoksa “Bilemiyorum Altan” çözüme en uzak cümle olarak hayatımızda varlığını korumaya devam edecek…