Başlıkla, çok fazla gazete okumayı sevmeyen yurttaşları da yanıma çekmek adına, tasavvufi bir girişte bulundum. Başlık tasavvufi olmasına karşın, konu hakkaten cennetin bir anlamda cehenneme dönüşü ile ilgili…Yazık!
Türkiye’nin en batısında bulunan iki ada, birisi Bozcaada, diğeri Gökçeada… 4 günlük Kurban Bayramı’nda, geleni, gideni, gelemeyeni, gidemeyeni, uzun uzun bekleyeni, beklerken kavga edeni, kavga etmezken sıkılanı herkesi gördük. Ağırladık, ağırlamaya çalıştık.
Bozcaada Belediyesi çok güzel bir paylaşımda bulundu geçen gün. Adaya attığınız çöpler o kadar birikti ki, siz buradan gittikten sonra bir arkanızı topluyoruz, belki bize biraz yardımcı olursunuz da, gözünüzün önünde duran çöp kovasına atığınızı atarsınız demek istedi. Kibarlaştırdı… 18 personelle, 10 bin kişinin ziyaret ettiği adayı temiz tutmaya çalışıyoruz denildi. Muhtemelen kimse anlamadı. Hatta çok ilginçtir, geçtiğimiz gün Geyikli’den Bozcaada’ya kalkan arabalı gemi rampaya yanaşıyor. Rampaya kapak değdiği anda, ilk inen yayalara, Bozcaadalı bir teyzemiz tarafından, “Virüs getirdiniz. Kontrolsüz bir şekilde geliyorsunuz. Dikkat ederseniz, bizim için iyi olur” diye bağırıldı. Teyze sonuna kadar haklı! Elleri öpülesi…
Yine aynı Bozcaada’da, Ayazma Plajı’nda iki teyzemiz denize girerler. Deniz çıkışı, şezlonga uzanan teyzemizden birisi, diğerine maskenizi takar mısınız der. Plajda maske mi takılır söylemi üzerine bir kavga başlar. Kavganın en dikkat çekici kısmı ise sen Bozcaadalı değilsin, ben Bozcaadalıyım. Hayır ben adayılım, sen değilsin kavgasıdır. Sonra öğrenilir ki, teyzelerimizden birisi Ezinelidir, diğeri ise Geyikli…
Gökçeada’da ise kuyruk kilometrelerce uzayınca, vatandaşlar arasında, “Tuvaletimizi nereye yapacağız” söylemleri dolaştı. Oraya, buraya, şuraya derken, kimse tuvaletini nereye yapacağına karar veremedi. Tuvaletini tutan, tutmaya çalışan vatandaş, bir yerde susadı ama su alacak yerde yoktu! Çaresizlik, İstanbul’dan gelen bir şirket sahibinin dediği gibi “Rezillik”, Gökçeada’da hayat buldu. O gemi kuyruğu uzadıda uzadı…
Bayramı atlattık, yangınlar başladı. Bayramiç, Ezine, Dalyan, Ayvacık, Kumköy, Yalova, Eceabat, Gelibolu, Kemel, Okçular, Bozcaada yanmayan yer kalmadı. Bunlar son anda hatırladıklarım, unuttuklarım olabilir! Yangınlarla, kalabalıkla, maskesiz tatilcilerle, hafta sonları kullanamadığımız kordonla, Bozcaada’yı kirletip gidenlerle, başımız belada!
Çanakkale cennetten bir köşeyken, nasıl olur da adım adım cehenneme yaklaşır? Nasıl olurda, herkesin gelmek istediği bir bölgede yaşayan insanlar, kendilerine gıpta ile bakılırken, burada zor duruma düşerler, adeta bir belgesel… Özendikleri hayatı yaşamaya gelenler, bizim her zaman yaşadığımız hayatı elimizden almasalar iyi olur…