Türkiye’de, makam ve mevki sahibi olan herkes konuştuğu konuların, yaptıkları icraatların dilden dile aktarıldığını ve Türkiye’nin gerçek gündeminin o olduğunu sanmakta. Yapılan olumlu ve olumsuz faaliyetler 8 saat akılda kalırken, Türkiye’de sokakta konuşulan konular çocukluğumdan beri aynı…
Ayasofya ibadete açıldı mı? Ayasofya’daki mozaikler nasıl kapatılacak? İstanbul Sözleşmesi tam olarak anlaşıldı mı? Geçtiğimiz hafta en çok duyduğumuz sanki evde herkesin konuştuğu konular buymuşçasına… Kadına şiddetle ilgili bir basın açıklaması yapalım… “Durmadan mücadele edeceğiz” diyelim ama bu cümleleri zaten yıllardır durduğumuz yerden söyleyelim! Durmadan mücadele edeceğimize, durmadığınızı görsek bize kafi diyebileceğimiz bir anlayışın mimarlarının işledikleri bir heykel gibi Türkiye!
Toplumda hukuku sağlayan, adaletin vatandaş ile arasındaki köprüsü olan kadın avukatların dahi, sözlü yada fiziksel şiddete uğradıkları, çoğu zamanda zaten sonuç alınamayacak diyerek pes ettikleri bir ülke oldu Türkiye…
Yazının bundan sonraki aşaması, en çok sevdiğimiz her şeyi rakamlarla daha iyi anladığımız gerçeğini birlikte yaşayacağımız bölümüne hoşgeldiniz…
2008 yılından bu yana, kaydedilen istatistiklere bakıldığında, kadınlara karşı uygulanan şiddetin derecesi her geçen gün arttı. 2008 yılından itibaren 3 bin 185 kadın göz göre göre katledildi. Geçtiğimiz ay, dünya pandemi ile boğuşurken, 2020’nin Haziran ayında Türkiye’de 27 kadının yaşama hakkı elinden alındı. Sokakta konuşulan gerçek konulardan birisi bu diğeri ise aynı konunun kravat ve papyon bölümü…
Her türlü haltı yiyip, yıllarca cezaevinde yatması gereken kişilerin, bir kravat ile tekrar toplum içine dönmeleri tüyleri diken diken etmiyor, artık tüyleri yoldurtuyor. Kendi kızının başına olumsuz, istenmeyen, insanlık dışı bir şey geldiğinde, o evdeki fertler artık kendi hukukumu kendim sağlayacağım diyerek, kovalamaca içine giriyor. Hal böyle olunca, toplumsal linç ve yargısız infaz da kaçınılmaz oluyor.
Şiddeti zaten çözemedik, çevir kafayı işsizliğe…
Türkiye’de geniş tanımlı genç işsizlik olarak ifade edilen genç işsizlik oranı yüzde 27’ye yükseldi. Türkiye’de üniversite mezunu olup da herhangi bir işte çalışmayan gençlerin sayısı ise ortalama 1 buçuk milyona dayandı. İstatistiğe tersten bakacak olursak, 2020 yılı Nisan döneminde çalışan insan sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 2 milyon 585 bin kişi azaldı. Nisan döneminde çalışan insan sayısı Mart dönemine göre yarım milyon kişi azaldı.
Şiddete uğramadan, Türkiye’de hayatta kaldın ki hayatını Oscar’a aday film çekerler. Hadi ölmeden gençliğinin ortasını gördün, iş buldun… Hayatın nasıl geçecek… Asgari ölçüde geçecek!
İstatistikten kopmadan devam edelim. Asgari ücretle çalışanlar açlık sınırında yaşarken, çalışanların yüzde 43’ü asgari ücret almaya devam ediyor. Ev kirasının bin TL olduğu Türkiye’nin dört bir yanında hayatta kaldığına şükreden kişi sayısı her geçen gün artmaya devam ediyor.
Sokakta konululan gerçek sorunlar; az maaş, işsizlik, gençlerin işsiz kalması, yüksek kiralar, hastanelerde alınan randevuların 1 ay sonra gelmesi, şiddet, mobbing, yüksek faturalar, tepeden tırnağa zamlar… İnsan yaşadığı sorunu sayarken yorulur mu? Sayarken yorulduğunu yaşadığını düşün!