Size iki vakadan bahsetmek istiyorum bugünkü yazıda. Her ne kadar çoktan okumuş olduğunuzu tahmin etsem de haber olamamış ya da olmuş ama toplumda infial uyandıramamış diğer pek çok vaka gibi kenarda köşede kalmalarını istemiyorum.
İlk vaka komşumuz Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde yaşanıyor. Kendisine şiddet uyguladığı için boşanma davası açan karısına artık daha fazla şiddet uygulayamayacağını düşüne Muammer S., eşinin kardeşine ait tekstil fabrikasını tabanca ile basarak, rastgele ateş açıyor.
Büyük ihtimalle kadının ailesi, kızlarının yanında yer alıp; ona destek çıktıkları için zat-ı muhterem oraya kayınbiraderini öldürmek amacıyla gidiyor. Burada öyle vahim bir durum var ki; insanın içi acıyor. Bu şahıs gittiği fabrikada odaları arıyor, rastgele ateş açıyor.
Kendinizi koyun şimdi oradaki çalışanların yerine…
Günlük rutininizin bir parçası olarak iş yerine geliyor, çalışmaya başlıyorsunuz. Sonra birden bire kendisinde can alma hakkı gören bir yaratık, ateş açmaya başlıyor. Hayatınız pamuk ipliğine bağlı. Neyse ki yara almadan kurtuluyorsunuz. Peki, ya sonra?
Ömrünüzün geri kalanı boyunca yaşayacağınız korku ne olacak?
Bu adam yakalansa bile alacağı ceza saldırdığı işyerine verdiği fiziksel zarardan, öldürmeye teşebbüsten falan olacak. Ya orada çalışanların hayatlarına yaptığı kötülüğün bedeli ne? Bunun için de suçlanacak mı? Ceza alacak mı?
Tabii diyebilirsiniz ki, sanki işlediği suçtan hak ettiğini bulacak mı? Ona verecek yanıtım var da sizi umutsuzluğa sürüklemek istemem.
İkinci vaka ise İzmit’te yaşandı.
Belli ki sorunlu bir insan olan eşinizden boşandınız. Başka bir yere taşındınız ve hayatınızı yeniden kurmak istiyorsunuz. Doğalgaz aboneliğinizi iptal ettirmek için dağıtım şirketine gidiyorsunuz ve bu yaratık, oraya geliyor. Canınızı alıyor.
Bir de olaya dağıtım şirketindeki elemanlar gözünden bakalım. Sabah işinize geldiniz, belki evde bin türlü sorun var. Manyağın biri geliyor ve gözünüzün önünde bir kadını öldürüyor.
Hayatınız bir daha eskisi gibi olabilecek mi? Bu vasatın sizde açtığı yaranın bedelini kim ödeyecek?
Belki bu haberleri okurken isyan ettiniz, yazıklar olsun dediniz. Ya sonra?
“Ama bazı kadınlar da hak ediyor”, “Kim bilir o adam o hale gelene kadar neler yaşadı?”, “Ya benimsin ya kara toprağın?” cümlelerini kaç kere duydunuz?
Bu cümlelerin, katil adaylarına “Ben de yapabilirim” motivasyonu verdiği aşikâr değil mi artık?
İlla canı yanan siz olmamalısınız “Hayır, kimsenin böyle bir şey yapmaya hakkı yok ve olamaz” demek için.
Bugün başlayın buna dikkat etmeye. Çevrenize de bu yönde telkinde bulunun.
Karşınıza çıkan ilk manyakta hayatınızdan olmamak için, şiddeti-katli meşru kılan her tür söylemden kendinizi uzak tutun.