İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri tamamlandı. Önümüzdeki süreç ne getirecek bilmiyoruz ancak kanımca ülke ne kadar çabuk asli gündemine dönerse o kadar iyi.
Malum yaz da geldi, herkeste bir rehavet var. Bu rehavetin de etkisiyle aslında dün itibariyle çözmüş olmamız gereken bazı sorunlar çözülmediği takdirde hepimizi zorlunun da zoru bir kış bekliyor demektir.
Asıl gündem deyince sanırım hepimizin aklına önce ekonomi geliyor.
Kişisel ekonomi tarihime bakınca durumun ben ve benim gibiler için her geçen gün daha da kötüye gittiğini anlamak için dahi olmamıza gerek yok diye düşünüyorum.
Bundan 10 yıl önce de asgari ücret ile çalışıyordum. 2009 yılındaki asgari ücret 496,53 TL düzeyindeydi. O günlerde bir çeyrek altının fiyatı ise 80 lira civarında.
Yani kabataslak şöyle bir hesap yapalım. Diyelim ki asgari ücret 500, çeyrek altın ise 80 TL. Tek bir maaşla alınabilecek çeyrek altın miktarı 6,25; yani 6 adet küçük altın alabiliyorduk ve geriye de paramız kalıyordu.
Bugün itibariyle asgari ücret 2020, çeyrek altın ise 430 TL civarında. Yani 4 adet çeyrek altın alabiliyoruz. Geriye de yine bir miktar paramız kalıyor.
On yılda iki küçük altın zarardayız.
Gözünüze çok büyük bir para gibi görünmüyorsa eğer şöyle düşünün. bugün bu iki küçük altının ederi yaklaşık 860 TL.
Bu işin ekonomi boyutu, ancak bir başka önemli konuda eğitim bana sorarsanız.
Zart zurt değiştiği, aynı şeyin laciverti uygulamalar farklı farklı isimler ve nüans farklarıyla önümüze sunulduğu için bir türlü herhangi bir yere konuşlandıramadığımız eğitim sistemimiz ne kadar kısa zamanda rayına oturtulursa hepimiz için ancak daha da önemlisi çocuklarımız için hakikaten faydalı olacak.
Demem o ki, seçim meçim iyiydi, güzeldi, heyecandı (hiç eksik olmuyor ama olsun) falan derken geçti, gitti.
Artık bir an önce önümüze bakalım.