10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günüydü. Sağ olsunlar pek çok kişi, kurum ve kuruluş bugün dolayısıyla gerek yayınladıkları mesajlarla, gerek arayarak, gerekse gönderdikleri çiçek ve diğer hediyelerle günümüzü güzelleştirdiler.
Herkes özgür basının nasıl da demokrasinin temel taşlarından biri olduğunun farkında herhalde ki; yayımlanan mesajların çoğunda yer vermişler.
Uygulamada peki öyle mi oluyor?
Size şu kadarını söyleyeyim ki; hiç kimse yoğurdum ekşi demediği gibi, yoğurdunun ekşi olduğunun ima edilmesine bile tahammül edemiyor.
Ha bunda bizim gibi basın emekçilerinin payı yok mu? Elbette var. Yıllarca aç bırakıla bırakıla; hapisle, ölümle tehdit edile edile, zaman zaman darp edilerek, bazen de aba altından gösterilen sopalarla, kısacası maddi-manevi baskılarla şu anki haline kavuştu.
Mesela yıllar önce bir siyasetçiyle kendisinin seçim otobüsünden halka el sallayacak kadar yakın olan bazı basın mensupları; şimdi tamamen bambaşka görüşten siyasetçilerle kanka olmuş halde.
Karşıdan baktığınızda “Vay amma dönekmiş” diyebilirsiniz, ki kendi açınızdan gayet de haklısınız ancak, yıllarca destek verdiğiniz insanlardan yediğiniz kazıklar biriktiğinde sanıyorum ki insanın en kalıtsal içgüdülerinden olan intikam alma duygusu, her türlü etik değeri de görmezden gelmenize neden oluyor olabilir. Ya da en azından daha ağırını yazmak istemediğim için böyle yazasım geldi.
Ne de olsa Çalışan Gazeteciler Günü’nü atlattık, meslektaşlarımıza karşı daha fazla acımasız olmayalım değil mi?
Umalım da önümüzdeki yıllarda bugünleri de aramayalım, hem kendi içimizde belirli bir çıtanın üzerine çıkalım, hem bu akşam eve ekmek götürebilecek miyim endişesi yaşamayalım, hem sağdan soldan tanıdıklar vasıtasıyla hiç de vasıflarına haiz olmadıkları işlerde çalışanların kuklası olmayalım, hem de demokrasiyi daha da içselleştirebilelim.
Günümüz kutlu olsun.