Çanakkale Belediyespor kendi saha ve seyircisi önünde oynadığı Axa Türkiye Kupası karşılaşmasında hiç umut vermedi.
Şeref locasında oturan Yönetim Kurulu başkanı ve eksik kadrolu yönetim kurulu üyeleri başta olmak üzere, teknik direktör Dragan Nesic ve sahada ter döken tüm oyuncular ununu elemiş, eleğini duvara asmış görüntüsündeydi. Şimdiye kadar iyi niyetle harcanan paralara, emeklere, terlere yazık. Hem de çok yazık. Elbette Türkiye kupası ölçü değil. Elbette, tek maça göre bunları söylememek gerekir. Ama Halkbank maçının dışında sahada yapılan mücadeleler hiç umut vermedi.
Dragan bu olamaz..
Lige çıktığımız yıl ikinci lig kadrosu ile devleri dize getiren takımın başındaki Teknik direktör Dragan ile ilerleyen haftalarda saha kenarında gördüğümüz Koç Dragan aynı kişi mi? Takım içerisindeki uyumu sağlamak için oyunculara arkadaşlarının ayakkabı numarasını soran Koç’u istiyoruz biz. Oyuncularının sahaya yabancılık çekmemesi için tek antrenman için 224 kilometre mesafeye gidip gelen, bunun için yönetimi ikna eden Dragan’ı istiyoruz biz. Saha kenarında oyunculara, “Siz oyununuzu oynayın. Hakem ve Rakip Koç’u bana bırakın” diyen Koç Dragan’ı istiyoruz biz. Her oyuncuyu istim üstünde tutan Dragan’ı istiyoruz biz. Dragan hep böyleydi de biz mi farklı tanıdık?
Yönetim çok yorulmuş..
Çanakkale halkının katkıları ile ayakta durmaya çalışan Çanakkale Belediyespor’un yönetimi de artık çok yorulmuş. Soruyorum, bu sezon tam kadro olarak kaç maça geldiler. Kimse kusura bakmasın. Başkan Levent Çetin, Süleyman Uysal’ın dışında kimin ne katkısı var? Lütfen biraz daha sorumluluk alsınlar. Burada marifet oyunculara mal satmak değil, sorunlara çare olmaktır.
Marka oyuncular sorumluluk almalı..
Son Beşiktaş maçında, saha içerisinde bazı oyuncuların, sorumluluktan kaçtığı ve Koç’un da bu oyunculara aşırı sabır gösterdiğini gözledim. Birgül, Melis, Ece ve Dominika’nın daha fazla risk almaları gerekir. Liglerin en iyi sıçrayan ismi olarak bilinen ve Dragan’ın ısrarla istediği Birgül’e ne oldu. Beşiktaş maçında alabileceği 4 pozisyonda da topu ya ıskaladı, yada zamanlamayı ayarlayamadı. Pasör Çaprazımız Melis, istediğinde rakip saha içerisinde artezyen kuyusu açabilirken, saman alevi gibi bir yandı bir söndü. Ece ve Dominika da bu oyunculara ayak uydurunca günahlar Libero Bihter’e kaldı. Bu Kulübün genlerinde teslim olmak yoktur. Bu kulübün geçmişinde spor istatistiklerini allak bullak etmiş, skorlar vardır. Bu kulübün genlerinde birlik, beraberlik, sorumluluk, doğruluk ve eşitlik vardır. Bu kulübün genlerinde ayrımcılık, adam kayırma, insan ayırma yoktur. Almadan vermek vardır. Bu kulübün genlerinde pes etmek yoktur, sonuna kadar mücadele etmek vardır. Bu Kulüpten ekmek yiyenler de, emek verenler de bunları iyi bilmeli, iyi bilir.