Çocuğa yönelik şiddet, istismar tarihin başlangıcından bile eski bir kötü miras. Devirler değişti, çağlar atladık; piramitler, gökdelenler diktik ama çocuklarımızı kötüden koruyamadık.
Ne çıkan yasalar, ne cezalar fayda etmedi. Tüm dünya halklarının ortak derdi bu. Eğitimlisi-az eğitimlisi, dindarı-dinsizi fark etmiyor. İnsanlık, hiçbir imtihanından kalmadı çocuklarına davranışlarını iyileştirme dersinden kaldığı kadar.
“Olmaz burada öyle şey”, “Hayatta yapmaz”, “Dedesi yaşında!”, “Annesi gibi sever”
Bu cümleler giderek anlamını yitirdi gibi geliyor size ama aslında eskiden de içleri boştu. Tüm coğrafyalarda, tüm edebi metinlerde görürsünüz “Gencecik, tomurcuk gül gibi cariyer”den bahsedildiğini, küçücük erkek çocukları pek de öyle betimlenmemiş son birkaç on yılda ama öncesinde onlara da epey bir methiyeler yazılmış.
Psikologlar, sosyologlar, devlet adamları, sivil toplum kuruluşları, halkın kendisi… Artık kim ne yapacaksa yapsın diyoruz hep. Aileler önce kendilerini, sonra çocuklarını eğitecek başka çare yok. Hem taciz, istismara karşı hem de tacizci ve istismarcı olmamaları yönünde.
Son on yılda istatistiklere giren, gazetelere çıkan, kampanyalar düzenlenen kaç tane vaka girdi gündemimize sayısı belli değil.
Sedanur’lar Eylül’ler ölüp gittikleriyle kalmasınlar diye, ne gerekirse yapılmalı.
Bir de tacizci, istismarcı aile bireyini koruyup kollamak mazide kalmalı artık. Doğruyu yapmak için daha ne kadar bekleyeceksiniz?
Ya küçük yaşta dilendirilen, şiddet gören, çalıştırılan çocuklar?
Ellerine silah tutuşturulan, uyuşturucuya alıştırılan çocuklar…
Velhasılı kelam, çocukları büyüklerin erişemeyecekleri yere kaldırın.