Milyarlarca insanın yaşadığı, ekmek parası için çalıştığı bu dünyada mesleğini herkesten farklı yapanlar her zaman kendilerini fark edilebilir kılmayı başarır.
Hangi işi yapıyor olsalar, işlerine kendilerinden bir şey katmayı eksik etmezler.
Bunun iki örneğini pek çok insanın “iş ya da meslek” sınıfına sokmadığı bir kazanç yolundan, dilencilikten vereceğim. Ve çok ciddiyim.
Çanakkale’nin göç alan bir kent olmasının yanı sıra bir de yaz ayları ile tatil dönemlerinde şehir dışından akın edip, hem trafiğimizin hem sinirlerimizin hem de yaşam kalitemizin içine eden tatilciler sayesinde artık yalnız kendi şehrimizin dilencilerini değil, başka bölgelerden gelen enteresan insanları da ağırlar olduk.
“NİYE PARA VERMİYORSUNUZ LAN!”
İş arkadaşımla öğle yemeğine çıktığımız bir gün karşılaştığımız ilk enteresan dilenci, yemek yediğimiz lokantaya geldi. “Yola gideceğim, para verin!” diyerek tüm masaları dolaştı. Yalnız öyle enteresan bir kişilik ki; sanki oradaki herkesin var oluş sebebi ona para vermek ve görevlerini yerine getirmemişler tavrı içerinde beyefendi.
Beyefendi dediğime aldanmayın lütfen, kendisine para vermek istemeyenlere elindeki bastonu havada tehditvari bir şekilde öyle bir savuruşu ve “Niye para vermiyorsunuz lan!” diye bir kükreyişi var ki; insanın ödünü koparıyor. Sanıyorum ki hiç kimse ölüm sebebinin “Dilenciye para vermemiş, adam da bunun kafasına bastonu geçirmiş” minvalinde olmasını istemez.
“KIZIM, BAK BAKAYIM BANA”
Dün karşılaştığım diğer örnek ise bence işini gerçekten başka bir boyuta taşımış. Nedir bizim bildiğimiz dilenci tipi? Ya sürekli dolaşır ve insanlardan istekte bulunur ya da sabit bir noktada önüne geçenlere bazen dua bazen beddua, artık Allah ne verdiyse geveler, öyle değil mi?
İşte ikinci örneğimizdeki hanımefendi hiç de öyle değil. Gayet güzel gölge bir yer bulmuş kendisine, önünden geçenlere “Kızım/Oğlum, bak bakayım bana” diye sesleniyor. Şimdi tabii Çanakkale gibi yerlerde hemen hemen hepimiz, hele de yaşlı bir kadının kendisine seslendiğini duyarsa hemen yanına gider. Hem nezaketimizden hem de büyüklerimize olan saygımızdan. Belki bir ihtiyacı vardır, yolu bilmiyordur ya da kalkamamıştır deriz içimizden.
Ancak bu hanımefendi yanına çağırdıklarına doğrudan “Bana para ver” diyor. Ben de kendisine bravo diyorum. Sittin sene böyle bir şey akıl edemezdim herhalde.
Genelde sabahtan akşama kadar canımız çıkana kadar çalışan insanlar olarak zaten dilencilere hafiften gıcığız. O yüzden umarım bu hanımefendi yorgun argın evine dönmek için uğraşan ve canı burnunda olan birine denk gelmez. Ne diyelim, hayırlısı.