Dünyanın neresine giderseniz gidin, kent içi ulaşımın asli öğesidir otobüsler. Renkleriyle, modelleriyle ya simge olurlar ya da görev aracı. Kimi tıklım tıklım, kimi ücretsiz, kimi çilehane… Yine de bulunduğunuz şehirde ulaşımın vazgeçilmezi.
Ülkemizde ulaşım denilince hizmet anlayışından ziyade ticaret şekli olarak anlaşıldığı, biz de ülkece dürüst esnaflığımızla falan pek ünlü olmadığımız için genelde eski ve tamir edilmemiş araçlarda seyahat eder, fahiş fiyatlar öderiz.
Şoförü ayrı dertli, yolcusu ayrı dertli otobüsler tarafları için ömür törpüsünden öte gitmez genelde.
Nedir Çanakkale’deki yolcunun şikâyeti?
1-Mesafenin kısalığına rağmen ücretin pahalı olması.
2- Özellikle sittin senedir çözülemediği gibi her geçen sene daha da beter hale gelip saç baş yolduran İskele Meydanı’ndaki feribot yoğunluğu.
3- Zamanla giderek azalsa da arada yine de denk gelen “kafasına estiği gibi” çalışan ve kabalaşan şoförler.
Ya şoförün şikâyeti ne?
1- Neredeyse her durakta “Bu araç ………..’ya gider mi?” sorusuna yanıt vermek.
2- Sokaklara yapılan hatalı parkların çokluğu yüzünden sıkışıp kalmak.
3- Ücret azlığı.
4- Otobüse para verdiği için, hem aracı hem de şoförü satın aldığını sanan yolcular.
5- Ağzına kadar dolu otobüslere kapatmayı reddettikleri bebek arabalarıyla binmeye çalışanlar.
Bu işin bir de araç sahibi ayağı var. Onların şikâyeti ne peki?
1- Araçlardaki yenileme zorunluluklarının yüksek tutarları.
2- Yakıta sürekli olarak gelen zamlar yüzünden kâr marjlarının düşmesi.
3- Yolların yapısının kötülüğü nedeniyle araçlarının sürekli bozulması.
4- Deneyimli ve eğitimli eleman bulmada sıkıntı.
Yolcuların da diğer yolculardan şikâyeti var elbet. Hadi bir de onlara bakalım.
1- Yüksek sesle yanındakiyle ya da telefonla konuşanlar.
2- Ter, sarımsak vb. keskin kokular.
3- Bir türlü kapatmayı öğrenemedikleri ağızlarıyla sakız çiğneyenler.
4- Ayakta seyahat ederken sürekli olarak bir başka yolcuya yaslanmaya çalışanlar.
Daha neler vardır neler de, bugünlük bu kadarı geldi aklıma.
Her sorunu belli, çözümü çok da zor olmayan ülkemin inatla her şeyi krize çevirebilmesinin yazısı oldu bu yazı. Olur da aklınıza başka maddeler gelirse, yoruma eklemeyi unutmayın.