Önce gözümüzde büyüttük. Sonra heyecanlandık, şimdi de geldi çattı. 24 Haziran seçiminden söz ediyorum. Pazar günü sandık başına gidip oy kullanacağız. Kullandığımız oyu, vereceğimiz liderin partisini bölgemizde yapılan seçim çalışmalarından etkilenip mi oy kullanacağız? Yoksa hiç bunlara bakmadan, adayların ismine göre mi oy kullanacağız? Ya da lidere göre mi oy kullanacağız?
Kim neye bakarak oy vermiş olursa olsun. Ben artık yeter diyebileceğimiz bazı seçim çalışmalarından söz etmek istiyorum. Sonra da hangi parti nasıl çalıştı, bunlardan söz edeceğim. Öncelikle artık köy ve kahve ziyaretleri, bayrak asmak, okunmayan broşür dağıtmak, araç giydirmek, bol miktarda afiş asmak, bunların bu seçimde tamamen modasının geçtiğini gösteriyor. Bu seçimlerde kaçımız afişe, giydirilmiş araca, ses düzeni ile sokaklarda dolaşıp duran bangır bangır müzik çalan araçlara, bayraklara bakıp oyumuzu kullanıyoruz.
Seçimlerde kullanılan argümanlar artık değişmeli. Sonuca hiçbir katkısı olmayan, bayrak asma, ya da kahvehanelerde toplanma, köylere yapılan ziyaretler, kaldırılmalı. Köy kahvehanesine gidildiğinde toplam iki elin parmak sayısından fazla insan olmazken, gelen partililere propaganda yapılmış oluyor. Tek faydası ise içilen çayların parasının ödenmesi. Köye döviz olarak girdi sağlamasıdır. Bunun dışında hiçbir siyasi katkısı yok.
Ses düzenli araçlarla yapılan seyahatlerin faydası olduğunu söylemek de abesle iştigaldir. Hele hele broşür dağıtmanın faydası olduğunu da sanmıyorum. Toplumumuz zaten okumayı sevmiyor. Basılı evraka evet ama artık bu broşür değil. Yerine farklı yöntemler geliştirilmeli. Örneğin kentin meydanında sivil toplum kuruluşlarının da katılımıyla ortak tüm adayların katıldığı açık hava toplantıları, paneller, tartışma forumları yapılmalı. Yine kent merkezlerinde karnaval havasında, pon pon kızların da katılacağı festival havasında geçecek açık hava toplantıları…
Seçimlerin tek ve gerçek çalışması ise Genel Başkanların, Ankara’dan merkezden estireceği rüzgar. Gerisinin artık hiçbir önemi kalmamış gibi duruyor. Ya kendimizi formatlayıp, farklı yöntemler geliştireceğiz. Ya da bu yalan rüzgarı dizisi gibi aynı yöntemlerle kendimizi kandırıp duracağız. Bence böyle…