İki gün sonra gireceğimiz Haziran ayı ile birlikte yaz mevsimi de başlamış olacak. Okulların tatili, bayramdı vesaire derken kent halkı ve turistler akşam serinliğinden faydalanmak için kordona akın edecek.
Buraya kadar her şey iyi ancak zavallı atların kullanıldıkları faytonlar olmasa…
Çanakkale’de şehir içi taşımacılığında kullanımları 2009 yılında yasaklanan atların sömürüsü, bununla birlikte bitmedi ne yazık ki. Bazı atlar hâlâ faytonlarda kullanılmaya devam ediyor.
NEDEN SÖMÜRÜ DİYORUZ?
Bir at ortalama 25 sene yaşayabiliyorken, faytona koşulan atlarının ömrü ortalama 2 yıl. Evet, Çanakkale’de faytonlardaki atlar diğer illerdeki (Özellikle İstanbul’daki Adalar) kadar kötü koşullarda yaşam sürdürmeye çalışmıyorlar. Kullanıldıkları mesafe kısa vesaire…
Ölürken bile paraya dönüştürülen atlar; kent merkezinde, sırtlarında kilolarca yükle, kendilerinden para kazanan kişilerin onları durmaya zorladıkları; zaman zaman ellerindeki kırbaçlarla “hizaya sokuldukları” bir yere ait değiller. Kullanım süreleri bittiğinde yani artık daha fazla sömürülemeyecekleri bir noktaya geldiklerinde başlarına ne geldiğini de biliyoruz üstelik.
Şimdi işin bir de şu boyutunu düşünelim: yaz mevsimi en fazla üç, bilemediniz dört ay sürüyor. Peki, sonra bu atlara ne oluyor? Ne yiyor, ne içiyorlar? Sağlık hizmeti alabiliyorlar mı? Karda kışta nerede kalıyorlar?
Gazetemizin okuyucuları ve kent halkının bir kısmı bilir ki bu hayvanlar bütün kışı Yeni Kordon’da bulunan ve artık atıl hale gelmiş olan erkek öğrenci yurdunun bahçesinde geçiriyor. Zaman zaman Güzel Sanatlar Lisesi bölgesinde de rastladığımız bu güzel hayvanlar için fayton, nostalji değil sömürüdür.
ÇÖZÜM NE?
Sorun ortada. Bu işten ailelerini geçindiren insanları düşünmeden bir çözüm üretmek zaten düşünülemez. Uzun yıllardır başka şehirlerde uygulaması yapılan elektrikli faytonlar bu iş için biçilmiş kaftan.
Hem çevre ve hayvan dostu olup; aynı zamanda eskiye dair güzel hisleri yaşamaya devam edebilirsiniz.
Sosyal belediyecilik anlayışı, toplumun sadece insan olan kesimine değil; kentin coğrafi sınırları içerisindeki hayvanlara olan yaklaşımını da üst seviyede tutmak; bu tutum ile birlikte çıtayı bir değil, birkaç derece birden yükseltmeyi gerektirir.
Bize, Çanakkale’ye yakışan da budur.