“O sırtını sağlam yere dayadı.” Arkasındaki gücü, başarısının sırrını anlatır. “Sırtı yere gelmez artık”. Çok güçlendi, Özellikle ekonomik ve sosyal anlamda kullanılır. “Sırtından attı.” Yardım için, iyilik için, saydığından ya da sevdiğinden, sürekli yardımcı olan birisinin tüm bu olumlu hareketleri bir daha yapmayacak olmasıdır.
Sırt kelimesinin anlamı biz Türkler ve ülkemiz için çok önemli ve anlamlıdır. Neresidir? Ülke olarak sırtımızı dayadığımız yer? Nedir? Bu ülke insanlarının sırtını yere getirmeyecek güç? Ne yaparsak sırtımız yere gelmez? Adil olursak, akıllı olursak ve çalışırsak. Ülke insanı olarak bu özelliklerin, hangisi daha fazla bulunuyor bizde? Büyüklerimize saygıyı, küçüklerimize sevgiyi, ailelerde öğretiyor muyuz? Öğrettiğimizi, hayata geçiriyor muyuz? Söylem ile eylemi bir yaptığımız zaman uygar oluruz.
Bir çok nedenden dolayı köylere gidiyorum. Hepimiz gidiyoruz. Köy nüfusumuz her geçen gün daha da yaşlanıyor. Köylerimizde yaşayanların yaş ortalaması 55’in üzerinde. Taşımalı eğitim sistemi geldi, köyleri boşalttık. Olayın özünü gizlemeye çalışan, laf ebeliği yapan siyasetçilerimiz hep bunu “Köyleri imamlara teslim ettik” diyerek yorumlar. Olayın altındaki asıl gerçeği, sakız çiğneyerek unutturmaya çalışırlar bize. Peki nedir asıl gerçek?
Üretimde sırtımızı dayadığımız, Köylerdeki üretimi durdurmak. Saçma-sapan teşvikler, desteklemelerle köylerimizdeki üretimi ortadan kaldırdık. Haklı olarak her aile geleceği olan Çocuğunu bahane ederek kentlere taşındı. Köylerimizi kentli yapalım derken, kentlerimizi kocaman sorunları olan köylere çevirdik. Köylerde üretimi ortadan kaldırdık. Bugün köylerimizde yoğurt satılıyor. Yumurta satılıyor. Ekmek satılıyor. Şahsi ihtiyacı olan üretimi durduran köylüler, milli ekonomiye nasıl katkıda bulunacak? Sırtımız bunun için yere geliyor. Sırtlarımız bunun için ağrıyor. Dillere pelesenk olmuş “samanı bile dışarıdan alıyoruz” lafı, üretimden ne kadar uzaklaştığımızı anlatıyor.
Beleşe alıştırılıyoruz, alışıyoruz
Ülke insanı olarak önce üretimden uzaklaştırıldık. Sonra tembelliğe alıştırıldık. Tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de beleşe alıştık. Bizim ülkemiz insanının dayanışma kültürünü bilerek, taraf olma kültürüne dönüştürdüler. Senden-benden derken, senin adamın, benim adamım zihniyetini hayata geçirmeye başladık. Ardından da küçük olsun, benim adamım kazansın. Kötü yapsın, benim adamım işi yapsın zihniyeti, bizi sarıp sarmaladı.
Bizim için var olan, anlamı büyük ve kutsal olan, Devleti yedik bitirdik. Tüm bunlar ne uğruna yapıldı? Din adına yapıldı.
Milliyetçilik adına yapıldı.
Medeniyet adına yapıldı.
En önemlisi de Atalarımızın kanlarıyla aldıkları, bize emanet ettikleri güzelim Ülkemizi kalkındırmak adına yapıldı.
Kim yaptı dersiniz?