Siyaset ve sosyal hayatın içinde son günlerde en fazla konuşulan konuların başında ne geliyor dersiniz? Aynı siyasi partiden her iki başkanın arasını açan önemli konu dersem anlar mısınız? Hala anlamadınız ise “karakaçanlı gönderme” esprisini hatırlayalım.
Şimdi anladınız mı? Yeni yapılan Hastaneden söz ettiğimi. Biz neden böyleyiz? Her olayda olduğu gibi bunda da işin Öznesiyle ilgileniyoruz. Niçin yüklemi görmezlikten geliyoruz? Özneden yükleme varana kadar olan kurulacak cümleleri es geçiyoruz. Niçin çözüm üreteceğimize, birbirimizi suçlayıp dururuz? Çanakkale’de yapılan her yatırımdan sonra hep tartışırız. Yatırım yapılmadan önce hiç bir araya gelip ortak akıl üretmeyiz. Yatırımı yapar, sonra durmaksızın birbirimizi eleştirir, suçlarız.
Adı üstünde İl Koordinasyon Kurulu ne işe yarar? Yılda kaç kez toplanır? Toplantılarda yatırımlar mercek altına alınır mı? Eleştiriler, tartışmalar gerçekleştirilir mi? Yoksa formaliteden ilgililer birbirine yağ çekip harcırahları aldıktan sonra dağılınır mı? Trilyon harcanarak yapılan Hastane için acaba üst düzey yetkililer başta olmak üzere hiç bir kez toplanıldı mı? Toplanıldı ise neler konuşuldu? Ne notları alındı?
Üniversite hastanesi Sarıcaelinde 110 dönümlük arazi ayrılmışken niçin şehrin girişine yapıldı? Geçiş kapatılınca, trilyonlar harcanıp bir de üst geçit, köprü yapılmak zorunda kaldı. Devlet zarara uğratıldı. Peki hesabını kim verdi? Veren var mı? Kentler hep batıya büyür deyimini niçin bizim yetkililer ciddiye almaz? Yine kent girişine hangi üst akıl, kemden ne aldı da imara aykırı olarak 240 metrelik (İmar kanununa göre normalde bina boyu 60 metreyi geçmemeli der) kale surları gibi duvar örerek alış-veriş merkezi yaptırıldı?
Tüm bunlardan ders alınmamış olacak ki şimdi de otopark adı altında şehrin göbeğine yine alış-veriş merkezi yapılıyor. Allah aşkına ister belediye de ister Özel İdare’de İmar konusunda niye hep yetkililer, seçilmişler “Vicdanları ile cüzdanları” arasında sıkışıp kalıyorlar. Buralara gelen Sayıştay denetçileri neyi inceliyor? “Eşyaların dili vardır.” Niçin mal varlığı, artışları incelenmiyor? Son yıllarda nedense “Kamu adına hizmet yapmak” birilerinin “Banka hesabına para yatırmakla” karıştırılır oldu.
Bunların kim, kimler olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Coğrafyada adı “Göller Bölgesi” olarak nitelendirildiği gibi memleketimizin her köşesi “havuz”a döndürülmüş. Uzaya çıkıp baksak ülkemiz Havuzlar ülkesi olarak adlandırılacak durumda. YAZIK. Hem de kocaman yazık.
Şimdi kendimize bir soralım. Yeni hastanenin yapımı sırasında hiç hastanede bulunan servis görevlilerine, her fırsatta kendisini öven sendika temsilcilerine, ameliyat yapan doktorlara, teknisyenlere, neler gerekli diye soran oldu mu? Hastane projesini kim çizdi? Bu kişi ya da firma, daha önce hiç hastane projesine imza atmış mı, deneyimli mi diye soruldu mu?
Çanakkale Belediyesi suçlanıp duruluyor. Suçlamayı yapanlar haklı da olabilir, siyaseten de yapabilir. Peki Çanakkale Belediyesi yetkilileri de bu sorunların yaşanacağını öngörüp açılış öncesi yetkilileri uyaran bir açıklaması var mı? Siyasetçiler doğal olarak konuşur ve karşı tarafı suçlayabilir. Memleketi yöneten en üst düzey bürokratlar niçin olaylara el atmıyor? Niçin çözüm ortağı olacak seçilmişleri, atanmışları bir araya toplayıp da sorunları konuşarak çözüm yollarını bulmuyorlar?
Bu milletin vergilerinden alınan ülke kaynakları niçin çarçur ediliyor? Bunun hesabını soran, soracak olan yok mu?
Toplum olarak öyle bir noktaya geldik ki Sanal dünya ile gerçek dünyayı karıştırır olduk. Bir Yeşilçam repliği vardır ergenler kendi arasında birbirlerine atıfta bulunmak için söylerler; “Biz bayılmayı ölmek sanıyoruz.”
Buna toplum olarak inanıp gerçekleşmesini bekliyoruz. Y A Z I K.