Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

Bilimsel Eczacılığın 178. Yılı Kutlu Olsun

Bilimsel Eczacılığın 178. Yılı

Bilimsel Eczacılığın 178. Yılı Kutlu Olsun

Bilimsel Eczacılığın 178. Yılı dolayısıyla 36. Bölge Çanakkale Eczacı Odası tarafından kutlama mesajı yayımlandı.

“Tarihi ilaçla başlayan, kökleri yüzyıllara dayanan bir mesleğin mensuplarıyız.” diyerek açıklamasına başlayan Çanakkale Eczacılar Odası Başkanı Jale Karaata, “Dün ve bugün olduğu gibi yarınlarda da insan, toplum ve doğa yararına sağlık, ilaç, eczacılık hizmeti üretmeye devam edeceğiz.” dedi.

SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMDE İKİNCİ FAZ

2003 yılında uygulamaya konulan Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda ikinci faza geçmiş bulunuyoruz. Bu çerçevede iki nokta üzerine eğilmek istiyoruz:

Birincisi; Yerli ilaç üretimi olgusu. Bizler yıllardır yerli ilaç üretiminin ulusal sağlık politikasının temel sacayaklarından birini teşkil ettiğini ifade ediyoruz. Son 15 yılda Türkiye’de ithal ilaç-yerli ilaç dengesinin ithal ilaçlar lehine bozulduğunu görmekteyiz. 2002’de Türkiye’de ilaç pazarının değersel büyüklüğü % 66 yerli ilaç lehine iken 2016’da bu oran % 42’lere kadar gerilemiş; ilaç tüketiminin % 57-58’i değer bazında ithal ilaçtan karşılanır hale gelmiştir. Kutu bazında 2002’de imal ilaçların oranı % 77, 2008’de % 79 iken, 2009’dan sonra sürekli olarak gerileyerek %74’lere düşmüştür. Aynı dönemde ülkemizde tüketilen ilaç kutu sayısının % 202 arttığı olgusu ile birlikte değerlendirildiğinde pahalı olan ithal ilaçların oranındaki artışın kamu maliyesine nasıl bir etki ettiğini iyi çözümlemek gerekir. 1990’lardaki Neo-liberal dalga şimdilerde geri çekilirken ve sağlık maliyetleri her geçen gün biraz daha artarken, uluslararası rekabet koşullarında tüm ülkelerin kendi yerli ilaçlarını üretmesi artık stratejik bir zorunluluk haline gelmiş bulunmaktadır. Ancak Türkiye olarak yerli ilaç üretimini geliştirirken yerli ilacın sadece jenerik ilaçlardan ibaret olduğu gibi bir algıdan da artık sıyrılmamız gerekmektedir. Özellikle katma değeri yüksek, biyoteknolojik ve nanoteknoljik ilaç üretimine ve yeni moleküller geliştirmeye ağırlık verilmeli, bunun için mutlaka ilaç ar-gesine yapılan yatırımlar artırılmalıdır.

Faz 2 içersinde hızlanarak devam edecek ikinci husus ise şehir hastaneleridir. Hastaların tam teşekküllü modern sağlık komplekslerinde hizmet alması yurttaşlarımızın sağlığı açısından için elbette doğru bulduğumuz bir yaklaşımdır. Ancak bu devasa sağlık kampüslerinin, hastaların fizik mekân olarak sağlığa erişiminde güçlükler yaratabileceği ve salt hastane işletmeciliği perspektifi ağır bastığında sağlık hizmet sunumunun bir bakıma özelleşmesi sonucunu doğurabileceği gözlerden uzak tutulmamalıdır. Bu anlamda Türkiye’de hâlihazırda kişi başına düşen yatak sayısı OECD ortalamasının altında iken var olan hastanelerin kapatılmasından vazgeçilmelidir. Bu anlamda şehir hastaneleri gelecekteki sağlık ihtiyaçlarının karşılanması ve hasta başına düşen yatak sayısının artırılması için bir önlem olarak düşünülmelidir.

Şehir hastanesi kampüsü içinde eczane açılmaması biz eczacılar açısından oldukça memnuniyet vericidir. Ancak mevcut durumda, şehir içindeki hastaneler kapandığı ve şehir hastanesinin etrafındaki arsalar da çoktan kapatıldığı için hastane karşısı eczanelerin ciddi bir ekonomik çöküşü ya da eczane göçü olgusu ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isteriz. Bu hastaneler açılmadan önce ilaç hizmetinin kesintisizliğini de asla göz ardı etmeden mevcut eczanelerin varlıklarını sürdürebilmesini sağlayacak, hastanenin büyüklüğüne paralel biçimde etrafında açılacak yeni eczaneler için altyapı oluşturacak, kamusal sağlık hizmeti sunan eczanelerin yüksek rant ve ihalelere kurban edilmesini önleyecek bir planlama yapılmalıdır.”

Ülke olarak en büyük sorunlarımızdan biri de işgücü planlaması yapmak konusunda maalesef hala önemli eksikliklerimizin bulunmasıdır. Türkiye’nin pek çok Avrupa ülkesine göre genç ve dinamik bir nüfusa sahip olması bir yandan avantajlar sağlarken diğer yandan ciddi dezavantajları da beraberinde getirmektedir. Bu dezavantajların başında yükseköğretim görmüş nitelikli işgücünün işsizlik, güvencesizlik ve değersizleşme olgusu ile karşı karşıya kalmasıdır. Elbette ki yurdumuzun kalkınma ihtiyacına ve yükseköğretim çağ nüfusunun taleplerine cevap vermek amacıyla yeni üniversite ve yüksekokullarının açılması zaruridir. Ancak mesleki bir alanın insangücü ihtiyacı gözetilmeden mevcut üniversitelerin kontenjanlarında artışa gidilmesi ve üniversite sayısının her geçen gün artması işsizlik sorununun kronikleşmesi anlamına gelecektir. Eczacılık eğitimi alanına bakıldığında Türkiye’de 2000’li yıllar boyunca Eczacılık Fakültelerinin sayısı hızlı bir şekilde yükselmiştir. 1970’lerden 2000’lerin başına 7-8 Eczacılık Fakültesi varken bugün 37 Eczacılık Fakültesi vardır. 2001-2002 döneminde 4000 civarında eczacılık öğrencisi, 700 civarında mezun varken bugün öğrencisi sayısı 10.000’lere, mezun sayısı 1400’lere ulaşmıştır. Bu kadar sayıda Eczacılık Fakültesi’nin varlığının istihdam edilebilirlik açısından ne gibi sonuçlar doğurduğunu, doğuracağını dikkatle incelemek gerekir. Yeni kurulan Eczacılık Fakültelerinde fiziksel altyapı ve donanım eksikliğinin ötesinde en zayıf noktalardan birini eczacı öğretim üyesinin yetersizliği oluşturmaktadır. Bu durumun eczacılık eğitiminin kalitesinde bir düşme yaratacağı açıktır. Bu anlamda YÖK’ün mevcut durum ve uzun vadeli projeksiyonla tutarlı bir yükseköğretim politikası geliştirerek, yeni Eczacılık Fakültesi açılmasına cevaz vermemeye ve mevcut olanların kontenjanları azaltmaya çağırıyoruz.

Diğer yandan Eczacılık Fakültesi’nden mezun olanların sayısındaki artış eczacı işgücünde farklılaşmaya yol açması kaçınılmazdır. Yoğunluklu olarak serbest eczaneler yoluyla eczacı istihdamının sürdürülebilmesi artık mümkün gözükmemektedir. Kamuda, devlet hastanelerinde, özel hastanelerde daha fazla sayıda eczacı istihdamı sağlanması; eczacılara yeni istihdam sahaları açılması Sağlık Bakanlığı tarafından ciddi bir biçimde gündeme alınmalıdır. Üstelik söz konusu alanlarda eczacı varlığı, sadece bir istihdam meselesi değil aynı zamanda nitelikli sağlık ve ilaç hizmet sunumunun da gereğidir.

Tüm meslektaşlarımızın 14 Mayıs Bilimsel Eczacılık Günü’nü kutluyor; halkın gözü kulağı olarak ilaç ve eczacılık alanındaki gelişmeleri dikkatle izleyip, toplumu doğru bilgilendirme ve kanalize etme noktasında bizlerden desteğini esirgemeyen değerli basın mensuplarına bir kere daha teşekkür ediyoruz. Halkımıza sağlık dolu günler diliyoruz.” Haber Merkezi

                                                             

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech