MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, Askıda Ekmek uygulamasının hayata geçirilmesi için kampanya başlattı. Vay anam vay. Milli ve Ezeli muhalefet, mal bulmuş mağribi gibi hemen saldırmaya başladı. Neymiş? Askıda ekmek vereceğinize, iş verin, aş verin. Genelde bu eleştiriyi yapanların tuzu kuru. Ceplerinde 10-15 bin liralık Ayfon var. Değil ekmek, fırın alacak güce sahipler. Bre Allahtan korkmaz zalimler. Hainler. Bu uygulama 1000 yıldır var geleneğimizde. Devlet Bahçeli gündem yapınca mı zorunuza gidiyor? Gidecek elbette. Vatan hainleri ile işbirliği yapıp, PKK ile FETÖ teröristleri ile kucak kucağa olanları desteklerseniz, onların rotasından çıkamazsınız. Bu askıda ekmek olayı Çanakkale’de 15 yıldır uygulanan bir yardımlaşma örneği. Ceddimiz bu konuda neler yapmış neler. Keza, yüce dinimiz de, yardımlaşmayı emretmektedir. “Ey Âdemoğlu! İhtiyacından fazla olan malını sadaka olarak vermen, senin için iyi; vermemen ise kötüdür. İhtiyacına yetecek kadarını elinde tutmandan dolayı ayıplanmazsın. İyiliğe, geçimini üstlendiklerinden başla. Veren el, alan elden daha üstündür.” (Müslim, Zekât, 97; Tirmizî, Zühd, 32) Hayır yapmak için verdiğiniz şey, size fazlalaştırılır ve siz zulüm görmezsiniz. (Bakara, 2/272)
SADAKA TAŞLARI
Sosyal yardımlaşma ve dayanışmanın en güzel örneklerinden birisi olan“Sadaka Taşları”, insan onurunun incinmeden yardım almasını sağlayan eski yardımlaşma sistemlerinden biri olarak bilinmektedir. Sadaka taşlarının diğer yardımlaşma sistemlerinden en belirgin farkı ise, yardımlaşmanın yalnızca zengin-fakir çizgisinde değil, bir mahalle içinde aynı sosyal statüye sahip insanlar arasında da kurulmuş olmasıdır. Bu noktada vakıflar, imarethaneler gibi yardım
kuruluşlarının aksine sadaka taşlarının birbirleriyle daha yakın
duran, komşuluk ilişkileri içerisinde olan insanlar arasında bir
yardım işlevi görmesidir. Osmanlı döneminde, yaygın olarak görülen bu sadaka taşları vasıtasıyla, nakdî ve aynî vardım yapılmaktaydı. Nakdî yapılan yardımlarda paranın uçup kaybolmaması için kâğıt para yerine madeni paralar bırakılır, aynî yardım olarak ise giyim kuşam eşyaları ve çeşitli besinler bırakılırdı. Fakir ve muhtaç kimseler, sadaka taşlarında birikenler bağışlardan sadece ihtiyacı kadar alır diğer fakirlere de bir şeyler bırakmaya özen gösterirlerdi. Bu bağışlar, genellikle gece karanlığında veya kimsenin olmadığı bir zamanda, sadakaların, bu taşın tepesindeki çukura bırakılmasıyla gerçekleştirilirdi. İhtiyacı olduğu halde dilenmekten çekinen kimseler gecenin geç saatlerinde taşın yanına para almaya gelir ve kendisi için gerekli olan miktarı buradan temin ederdi. Sadaka taşları, Osmanlı İmparatorluğu’nun hâkim olduğu coğrafyada yaygın bir şekilde kullanılmış ve günümüzde de koruma altına alınması gereken kültürel unsurlar arasına girmiştir. Çeşitli bölgelerde “Zekât
Taşı”, “Zekât Kuyusu”, “Dilenci Mihrabı”, “Hacet Taşı”, “İhtiyaçgâh”,“Fıkara Taşı”, “Hayrat Deliği” gibi isimlerle de anılmakta olan bu taşların, genellikle, cami, tekke, medrese avluları, çeşme başları, üç beş semtin birleştiği köşelere, fakir, muhtaç, hasta insanların barındığı yapıların önlerine (Üsküdar’daki Miskinler Tekkesi gibi) dikildiği görülmektedir. Sofraların baş tacı Ekmeği bulamayanlar için, yüz yıllardır yapılan Askıda ekmek uygulamasını, siyasi emellerine alet edinenlere seslenmek istiyoruz. Ne insafsızsınız. Ne vicdansızsınız. Vicdanınızı askıya almışsınız. Fakir, fukaranın iki dilim ekmeğine göz dikmişsiniz. Varın bir fırına, üç beş ekmek de siz sadaka verin. Korkmayın.Devlet Bahçeliye faydası olma!.Allah sizi ve nefsinizi ıslah etsin.Sağlıcakla kalınız.