Gelibolu’da iki kız kardeş, 1960’da temelleri atılan bir işletmeyi ayakta tutmak için çalışmalarına devam ediyorlar. 1960’dan günümüzde kadar uzanan yolculuğunda Yakşi Konserve deniz ürünleri dükkanı, üçüncü kuşak Adile Yakşi tarafından işletiliyor. Adile Yakşi ile geçtiğimiz günlerde röportaj gerçekleştirdik. Yakşi, 1960’dan bu zamana kesinlikle yaşanan en zor zamanlar bu zamanlardır derken, yaşananlardan ders alınması lazım diyerek, esnafın ve balıkçılık sektörünün yaşadıklarına ayna tuttu. Yakşi, “Büyük balık küçük balığı yutar ama yutamadıysa, 61 yıl bir işletme ayakta kalıyorsa, mal kendini satıyor demektir. Kaliteden ödün vermiyoruz” dedi.
Gelibolu’da, arabalı feribot iskelesi yolunda, Antika Traktör Müzesi’nin hemen yanı başında bulunan Yakşi Konserve dükkanı, 1960’dan günümüze ayakta kalmaya devam ediyor. Şu anda Yakşi Konserve’yi işleten üçüncü kuşak Adile Yakşi ile röportaj gerçekleştirdik. İki kız kardeş, kaliteden ödün vermeden üretmeye devam ediyoruz diyen Yakşi, balık azlığına ve sektörün içinden geçtiği zorluklara da dikkat çekti. Gereken dersleri almamız lazım diyen Yakşi, büyük balık küçük balığı yutamadıysa, mal kendini satıyor diyerek, ayakta olduklarını ve üretime devam ettiklerini gururla belirtti.
“Bu meslek bizim baba mesleğimizdir”
Adile Yakşi, “Ben Adile Yakşi. Bu meslek bizim baba mesleğimizdir. İki kız kardeş çalışmaya devam ediyoruz. 1960 ve evveliyatı var.
Zaman zaman iki fabrikada çalışan sayısı 100 kişiyi buluyor
Balık ürünlerini satıyoruz. Sadece balık ürünleri üzerinde konserve yapıyoruz. Ton balığı, uskumru, sardalya satıyoruz. Ham maddeyi dışarıdan alıyoruz. Burada işliyoruz ve satışa hazır hale getiriyoruz. Butik bir fabrikayız. Sezona göre çalışan sayımız değişiyor. Zaman zaman 40 kişiye kadar çıktığımız oluyor. Karabiga’daki fabrikamızda 50 kişi çalışıyor. Burada ise zaman zaman 40 kişiyi buluyoruz.
“Kaliteden ödün vermiyoruz”
Buraya gelen vatandaşlarımız, fileto uskumru, ton balığı, sardalya, ton balığının kilolukları var. 200 gram soslu ve yağlı sardalya var. Hamsi var. İstavrit var. Kolyoz var. Genelde boğazın balıkları vardır. Lezzet açısından kimse yoğurdum ekşi demez ama bizimkisi gerçekten ekşi değildir. Büyük balık küçük balığı yutar ama yutamadıysa, 61 yıl bir işletme ayakta kalıyorsa, mal kendini satıyor demektir. Kaliteden ödün vermiyoruz.
“1960’lardan günümüze en zor zamanlar bu zamanlar diyebiliriz”
1960’lardan günümüze en zor zamanlar bu zamanlar diyebiliriz. Geceli gündüzlü çalışıyorduk. Denizdeki balığın yokluğu neticesinde, bundan sonra ne olur bilmiyoruz. Umarım, çok daha iyisi olur. Yoksa çok yazık olacak. Büyük değerler kaybolmakta.
“Yaşadıklarımızdan gereken dersleri almamız lazım”
Biz üçüncü kuşağız. İlk yapılması gereken bu yaşadıklarımızdan ders almamız lazım. Gerekli notları alıp, yapılması gerekenleri yapmamız lazım. Bundan 10 sene önce bir Yunan taksici dükkana gelmişti. Sizde denizleri kurutmamak için ne yapılıyor ki demişti. Yunan, bizde 3 kere uyarılır, üçüncüsünde tekne batırılır, cüzi bir miktarda maaş bağlanır. Bir daha tekneye çıkamaz dedi. Sizde ne yasak var sorusunu yöneltti. Önce yaşadıklarımızdan gereken dersleri almamız lazım” açıklamasında bulundu.
Tunahan Ünsal