Son günlerde ülkedeki tek gündem; Barış Pınarı Harekâtı… Çanakkale’nin gündeminde ise harekâtın yanı sıra bambaÅŸka bir savaÅŸ daha var.
Kirazlı Balaban bölgesinde devam eden metalik madencilik çalışmaları için kritik sürece gelindi. Köyün yaklaşık 1,5 kilometre güneydoÄŸusunda gerçekleÅŸtirilen projede, toplam 1997,16 hektarlık alan için verilen ruhsatın yenilenip yenilenmeyeceÄŸi kentin gündemine oturdu. Åžirketin yerli temsilcisinin, Çevresel Etki DeÄŸerlendirmesi (ÇED) raporunda sunulan belgede, “Söz konusu iÅŸletme ruhsatının, yürürlüğe giriÅŸ tarihi 12 Ekim 2009 olup, ruhsatın bitiÅŸ tarihi 13 Ekim 2019 olarak belirlenmiÅŸtir.” ifadeleri yer alıyor. Bu da demek oluyor ki iÅŸletmenin ruhsat süresi bugün itibariyle sona erdi!
Yıllardır süren eylemlerin ve mahkeme süreçlerinin yanı sıra, seçim döneminde binlerce aÄŸacın çok kısa sürede katledilmesiyle birlikte, 81 gün önce baÅŸlatılan Su ve Vicdan Nöbeti her platformda sürüyor. Suyunu, aÄŸacını, doÄŸasını korumak isteyen kentlilere, il dışından gelen çevreciler de KazdaÄŸları’nı talana teslim etmemek için aylardır destek veriyor.
ÃœRETÄ°MDE Ä°KÄ°NCÄ° KAZANIMDA SONUNCUYUZ
Yine aynı raporda, “Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve ZenginleÅŸtirme Projesi, yaklaşık 6 yıl olarak planlanan proje (maden) ömrü boyunca toplam 495.000 ons altını (buna ilaveten 3.006.000 ons gümüşü) ülke ekonomisine kazandırarak artan altın talebinin iç kaynaklardan saÄŸlanmasına ve böylelikle altın ithalatı için dış ülkelere ödenen döviz miktarının düşürülmesine katkıda bulunacaktır.” ifadelerine yer veriliyor.
Eylemler söylemler bir yana… ÇED raporunda yer alan Gold Survey 2012 verileri ile en son açıklanan Gold Survey 2018 verilerini birlikte deÄŸerlendirdiÄŸimizde, Türkiye’nin 2002-2017 yılları arasında Rusya’dan sonra Avrupa’da en fazla altın üreten ülke konumunda olduÄŸunu görüyoruz. 2002’den bu yana son 17 yılımıza baktığımızda ise bu denli yüksek miktardaki altın üretimimizin de maden ÅŸirketlerinin ülke ekonomisine ne derece katkısı olduÄŸunu varın beraber deÄŸerlendirelim.
“KAZDAÄžLARI SONUNA KADAR SAVUNULMALIDIR”
Åžimdilik verileri bir kenara bırakıp daha basit konuÅŸayım…
GeçtiÄŸimiz günlerde gazetemizin arÅŸivini karıştırırken 2014 yılında yaptığım bir haber ile karşılaÅŸtım. 5 Haziran Çevre Günü dolayısıyla kentimizde renkli etkinlikler düzenlenmiÅŸ, biz de bunları zevkle takip etmiÅŸtik. Halk Bahçesi’ndeki bu anlamlı günün açılış programında yapılan konuÅŸmalar o günkü ÅŸartlarda o kadar dikkatimizi çekmemiÅŸti. 5 yıl sonra ÅŸimdi ancak cesaretin, dik durabilmenin önemini daha iyi kavrayabiliyoruz.
Dönemin Çanakkale Valisi Ahmet Çınar, Çanakkale Belediye BaÅŸkanı Ãœlgür Gökhan ile birlikte katıldığı bu törende, “Madencilere ruhsatları vermiyoruz” çıkışı yapmıştı. “Çevre mücadelesinde en önde olun” mesajı veren BaÅŸkan Gökhan’ın ardından konuÅŸan Vali Çınar ise çevreyi korumanın herkesin görevi olduÄŸuna vurgu yaparak gerekçesini de gayet vicdani bir biçimde ÅŸu ifadelerle açıklamıştı:
Ülkemiz ve dünya açısından ciddi sıkıntılar var. Doğaya karşı davranış biçimimizi değiştirmemiz gerekiyor. Hiç ummadığınız insanlardan çevreye hiç ummadığınız zararlar verildiğini görebiliyoruz. Kişisel görüşüm bu coğrafyanın, bu dağların doğal haliyle kalmasıdır. Çanakkale özeline gelirsek, bence Kazdağları sonuna kadar savunulmalıdır. Yasal prosedür gereği o madencilere ruhsatı vermemiz gerekiyor ama vermiyoruz. Buradan da sizlere bildiriyorum.
Ä°ÅŸin özü, çok tartışılan projenin iÅŸletme ruhsatının süresi sona erdi ama süresinin bakanlık tarafından uzatılıp uzatılmayacağı belirsizliÄŸini koruyor elbette…
Vatandaşın da “Yasal prosedür gereÄŸi o madencilere ruhsatı vermemiz gerekiyor ama vermiyoruz” diyebilecek kadar dik durabilen bürokratların sayılarının da git gide azaldığının bilincinde olduÄŸu bu dönemde, Çanakkale halkının aklında tek bir soru var:
Ruhsat yenilenecek mi?
Bu noktada benim ise tek bir yorumum var. O da Victor Hugo’nun o ünlü sözü…
“Vicdan, insanın içindeki tanrıdır!”