Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Manşet

Bir Çanakkale efsanesi; Yalova Restoran

Çanakkale’nin ünü sınırlarını aşan, 85 yıllık işletmesi Yalova Restoran Sahibi Ertuğrul Sürgit,  geçtiğimiz günlerde Ayvalık’ta gerçekleşen GastroFest’e konuşmacı olarak katıldı. Denizlerin korunmasının önemine değinen Sürgit, “Bir Denizcilik Bakanlığının kurulması, denizlerimizin bu sayede dinlendirilmesi, Floradaki balık ürünlerini hunharca kullanmamamız ve geleceğe bizim de miras olarak bırakmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

Çanakkale’ni en önemli restoran işletmelerinden biri olan, 85 yıllık geçmişi ile tarihsel değeri yüksek, bir kent belleği olan Yalova Rastoran’ın ünü sınırlarını çoktan aşmış durumda. Bilinirlilik ve lezzet övgüsü konusunda Çanakkale’nin dışında da hakkı teslim edilen Yalova Restoranın 3’üncü kuşak işletmecisi, sahibi Ertuğrul Sürgit, Ayvalık’ta, bu yıl ilk kez düzenlenen ‘GastroFest Ayvalık’ etkinliğinde konuşmacı olarak yer aldı. 30 Mayıs – 1 Haziran tarihleri arasında gerçekleşen “GastroFest Ayvalık” gastronomi tutkunlarını bir araya getirmesinin ötesinde, bölgenin mutfak kültürüne de önemli bir katkı yaptı.

GASTROFEST’TE BİR ÇANAKKALE EFSANESİ

Çanakkale’nin bir asra yaklaşan işletmesi Yalova Restoran’ın sahibi Ertuğrul Sürgit, “GastroFest Ayvalık” etkinliğinde, Çanakkale’nin balık popülasyonu ve denizlerin korunması konularında görüşlerini aktardı. Çanakkale’de üçüncü kuşak bir işletmecisi olduğunu, Yalova Restoran’ın 1940’ta dedesi Ziya Sürgit tarafından kurulduğunu, sonrasında ise 1984’e kadar Babası ve Amcası tarafından işletilmesinin ardından bu tarihten itibaren kendisinin işletmeyi sürdürdüğünü söyledi. Dedesi Ziya Sürgit zamanında kıyı balıkçılarından aldıkları ürünlerle satış yapıldığını dile getiren Ertuğrul Sürgit, sonrasında ise; Babam ve amcam döneminde iş tamamen ticarete döndü. Troller çalışmaya başladı. Denizlerimiz hunharca kullanılmaya başlandı. Denizlerimizdeki kaynakları bitirmeye başladık ve bize de “artık deniz bir kaynak değil, senin görevin var; Bu denizleri koru. Mevsiminda ne çıkıyorsa misafirine onu sun” dediler. Bize bu kaldı” ifadelerini kullandı.

“DENİZCİLİK BAKANLIĞI KURULMALI”

Sürgit, “Çanakkale Boğazı’na Haziran ayında, Temmuz ayında, sandalye balığı girdiği zaman,  Papelina’nın büyüğü, sandalye girdiği zaman, boğaz sandalye kokardı. Biz şu anda onların tamamını tükettik maalesef. ‘Yapmamız gereken ne?’ derseniz; sürdürülebilirlik anlamında, kesinlikle denizlerimizi korumak zorundayız. Birkaç defadır panellere çıkıyoruz. Sürekli aynı şeyi söylüyoruz. Bir Denizcilik Bakanlığının kurulması, denizlerimizin bu sayede dinlendirilmesi, Floradaki balık ürünlerini hunharca kullanmamamız ve geleceğe bizim de miras olarak bırakmamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“ÇANAKKALE’DE İNANILMAZ BİR COĞRAFİ VERİMLİLİK VAR”

Balık popülasyonu konusuna da değinen Sürgit, “Lüfer, Çanakkale Boğazı’na İstanbul’dan sonra geliyor. Lüferin başlangıcı yani İstanbul Boğazı’na girişi çok değerli ve lezzetli oluyor. Orada bir de şöyle bir durum var; Karadeniz’de deniz az tuzlu ve sodamsı bir deniz. O balık torik olsun, palamut olsun o suda daha canlı ve lezzetli oluyor, daha yağlı oluyor. Çanakkale Boğazı’na tuzlu suya girmeye başladığı zaman biraz daha kendi nefasetini kaybetmeye başlıyor ama bu demek değil değildir ki Çanakkale’nin balığı yok. Çanakkale’nin de çok lezzetli balıkları var. Pullu balıklarımızın tamamı, İstanbul’a Çanakkale’den gidiyor desem yeridir. İstanbul’da yani bir sinarittir, bir mercan, bir çıpradır. Çanakkale’nin balığı da özellikle kabukluları çok lezzetlidir. Kabuklu ürünlerde de Çanakkale’de inanılmaz bir coğrafi verimlilik var. Bunu çok iyi şekilde, sağlıklı bir şekilde kullanmamız gerekir. Eğer kullanamazsak onları da kaybedeceğiz, yok olacak” şeklinde konuştu.

DİĞER VİDEOLAR

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech