Sema Kaygusuz Yere Düşen Dualar adlı, Bozcaada’da kurguladığı romanının bazı bölümlerinde üzüm ve şaraptan şöyle bahseder:
“Tozanlarla döllenerek başlayan, bir yandan güneşle şekerlendikçe öbür yandan rüzgâra karşı direnen, direndikçe kalınlaşan varlığı, insan eli değince iki yönlü bir ömre doğru sürüklenir. Hem bir trajedinin içindedir, hem de bir şölenin.
Ezilir, ayrışır, fokur fokur kabarır, kendi burukluğuna kendi bile şaşırır; kabuğunun rengiyle katlanır biraz. Bir kıvamdan, bütün arzusunu açığa vuran başka bir kıvama zorlanır ve öldüğü halde bir türlü kurtulamaz ruhundan. Mahremi şişede, masumiyeti dışarıda kalmıştır. İşgal edilmiş ama asla ele geçirilememiştir. Hem aşağılanmış hem de tapınılmıştır. Ölülüğünü, aynı diriliğini yadsıdığı gibi yadsır. Bir üzüm, bir şaraba döndüğünde açıklanamayacak bir gizemle insanlaşmıştır artık.”
Bu paragrafı bu kadar uzun tutma sebebim, şarabın üzümden gelen yolculuğuyla kazandığı ruhun bu kadar iyi anlatımına duyduğum saygı ve bütünselliğindeki estetiğe kıyamamamdan kaynaklanıyor.
Ama o ruh yavaş yavaş Bozcaada’dan çekiliyor artık. Bunu şişelerdeki “erken hasat” komedisindeki anlamsızlıkla açıklamak elbette yetmez. Rakamların hakikati bir tokat gibi yüzümüze vurmasından da anlayabiliriz.
İşte o ilk paragraftaki tek bir kelimesini bile kesmeye kıyamadığım ruh bedeninden çekilince, ölü, çorak bir kara parçasına dönüşeceğini tahmin etmek hiç de zor değil.
Hadi gelin, rakamlar ne diyor bir de ona bakalım. 2015 yılında 1175 hektar olan bağ alanı, 2019’da önce 1140 hektara, ardından da 2023’te 1115 hektara düşmüş. (Rakamlar Tarım İl Müdürlüğü’nden alınmış ve ÇKS kayıtlarıyla kesinlik içermektedir.)
Bunu birkaç sayı birikintisi düşüşü gibi algılayanlara şöyle anlatayım: 2015’ten 2023’e, sadece 8 yılda azalan bağ alanları yaklaşık 460 futbol sahası büyüklüğünde. Bu inanılmaz geri gidiş durdurulamazsa, çığ gibi önüne gelen her şeyi yok edecek.
Son yılların turizm trendlerinde deniz, kum, güneş asli belirleyici bir faktör değil artık. İnsanların birincil tercih sebebi “deneyim”. Gelen, yeni bir şey deneyimleyecekse geliyor.
Bu savı da rakamlarla destekleyecek olursak, gastronominin bizdeki %22’lik devasa payına bakmak yeterli. Hatta ve hatta İspanya, Peru, İtalya ve Fransa’da gastronomi, gayrisafi millî hasılanın %12’si gibi inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda (ülkelerdeki şarap ortak paydasına dikkatinizi çekmek isterim). Şarap, beraberindeki özgün lezzetlerle artık gastronominin olmazsa olmazı.
Kısaca, Bozcaada için çalan alarm zilleri Herodot’u bile kahredecek cinsten.
Yerel yönetim, küresel rolünün bir an önce farkına varıp bu duruma topyekûn el koymazsa, ada ruhu bedenden ayrılmış boz bir toprak parçasına dönüşecek.
Ve kötü bir haber de şu ki: Tarımda kayıp ve aksiyon hiçbir sektöre benzemez. Bir ivme kazandı mı ne ileri ne de geri gidişi durdurmak artık imkânsızdır. Tarladan, tarımdan uzaklaşmış üretici bir daha kolay kolay o yollara geri dönmez.
Evet, ezcümle Bozcaada, bir yok oluşun, bir vizyonun, bir kayboluşun ayak seslerini her geçen gün daha fazla hissediyor. Eğer sihirli bir el, dirayetli bir güç buna “dur” demeyi beceremezse…
