Bu haftaki yazımızın konusu başka idi. Ancak bazı gelişmeler sonucu konuyu değiştirmek durumu hasıl oldu. Eskiden beri, çok duyarız, işitiriz, şahit oluruz. Miras, mal mülk meselesi. Akrabalar, kardeşler bu yüzden kanlı bıçaklı oluyorlar. Geçen gün bizim aktar Hasan kardeşimizin dükkânına uğradık. Onların ahbabı bir teyze var. Oğlu da yanında. Oğlu 65 yaşında var. Teyzenin yaşını ona göre hesap edin. Yarım saat oturduk. Teyze, tarladan başladı, arsadan çıktı. Şu kadar dönüm yerimiz var. Filan yerde de şu kadar. Sattık, ettik. Mahkemeyi kazandık. Durmadan mal konusunu anlatıyor. Nerede ise kusacaktık. Allah aşkına. Bu mala düşkünlük nedir? Yahu, ayağınız mezara sallanıyor. Neyin peşindesiniz. Çanakkale’de başka mevzu yok. Kimisi otobüste üç tane evim var. Kiraya verdim. Şu kadar kira gelirim var. Bir diğeri, şurayı aldım. Burayı aldım,diye anlatır durur. Bizler böyle şeylere alışmadığımız için çok garipsiyoruz. Neyse. Kalktık. Bizim Kasaba gittik. O ne. Orada da mal kavgası var. Abla yerin satılmasına karşı imiş. Falan filan. Anlat babam anlat. Bu arada bir müşteri geldi. Hanım. O da konuya girdi… Kardeşleri ile olan mal paylaşımlını anlatmaya başladı. Vallahi ne yapacağımızı şaşırdık. Allahtan bizim ne kirada bir evimiz,ne de arsamız,tarlamız var. Zaten, bizim memlekette bu gibi konular konuşulmaz. Ayıp sayılır. Bu al, mülk miras düşkünlüğü nedir? Mezara mı götüreceksiniz? .Hiç kimsenin bunu düşündüğü yok. Yine geçen de birisi, abisine lanet okuyor. Biz annemize yıllarca baktık. Onlar bakmadı. Şimdi mallardan eşit pay istiyor. Mahkemelik olmuşlar. İki kişi bir araya geldiklerinde, konuştukları konular bunlar. Ne ölüm, ne ibadet, ne memleketin durumu. Ne sağlık. Ne hastalık. Varsa yoksa mal mülk. Kira geliri. Kardeşler arasındaki miras kavgası. Bunların kanlarına işlemiş. Şahsen biz, kardeşler arasında, bundan dolayı bir dargınlık anlaşmazlık çıkmasına karşıyız. Öteki tarafa kim ne götürmüş ki? Gelin bu konu ile ilgili bir hikaye ile yazımızı noktalayalım. Çok Zengin bir adam, oğluna vasiyet etmiş. Ben ölünce imama rica et. Beni çorabımla gömsünler. Hak vaki olmuş Adam vefat etmiş. Oğlu, imama rica etmiş. Fakat imam kabul etmemiş. Dünyaya nasıl geldi ise, öyle defnedilecek. Demiş. Oğlan çaresiz. Üzgün. Aradan bir zaman geçmiş. Babasının ahbabı birisi, çocuğu aramış. Demiş ki “Baban ölmeden önce, sana verilmek üzere bir mektup bıraktı. Ben ölünce oğluma verirsin diye tembihledi”. Mektubu vermiş. Oğlan mektubu açmış. Şöyle yazıyormuş. “Bak evladım. Bu kadar zenginiz. Mal, mülk her şeyimiz ziyadesi ile var. Ancak gördün ki, öteki tarafa götürmek üzere bir çoraba bile müsaade edilmiyor. Bu yüzden, mal mülk yüzünden, kardeşlerini, akrabalarını incitme. Fakirlere yardım et”. Aynen böyle. Siz, siz olun mal, mülk, miras için en yakınlarınızı incitmeyin. Sağlıcakla kalınız…