1952 doğumlu, Akvaryumcu İlhan olarak bilinen İlhan Oytun, eski Çanakkale’yi gazetemize anlattı. Kültür ve sanatın dolu dolu yaşandığı, huzur ve canlılığın şehir hali Çanakkale’yi “Burası Çanakkale, burası Avrupa’da bile bulunmayacak bir şehir” sözleriyle aktardı. Oytun, aynı zamanda Çanakkale’nin hareketli, eğlenceli, dolu dolu yaşayan atmosferine de bir anlamda ışık tutuyor. Bir zamanlar açık hava sinemaları ile adından söz ettiren Çanakkale’yi Oytun, “Her Cumartesi günü sinemaya gidilirdi, sandalyeleri bile değişmezdi” cümlesi ile özetledi.
Ülkenin siyasi ve toplumsal problemlerinden sıyrılmış, deniz, tarih, kültür ve sanat kokan bir zamanlar Çanakkale’yi Akvaryumcu İlhan’ın hatıralarından dinledik.
“Ne Anadolu’ya benzer ne Avrupa’ya”
İlhan Oytun; “Çanakkale küçük bir yer olmasına rağmen sosyal bir şehirdi. Ne Anadolu’ya benzer ne Avrupa’ya. Çanakkale’de sabah 04.00’a kadar insan görürsün, hayat 22.00’da bitmez. Sabah 04.00’de iki kız oturup birasını içebilirdi. Şimdi o kadar yapılamıyor çünkü Çanakkale’nin dokusu değişti. Eskiden bir genç kavga ettiği zaman, Ahmet Bey’in oğlu kavga etti diye söylerlerdi. Herkes herkesi tanırdı çünkü ve kavga çok ayıptı. Donanma bahçesi, eski emekliler bahçesiydi. Orada düğünler olurdu, ortada çok güzel, çiçekli bir havuz vardı. Şehir Kulübü’nde, Öğretmenler Lokali’nde, Ordu Evi’nde hep müzik olurdu. Parçanın gerçekten özünü dinlerdin. 4-5 kişilik orkestralar vardı.
“Dışarıdan gelenleri kültürüyle, yaşantısıyla sindirebilen bir memleketti”
İnsanlar selam vermekten bıkardı. 8-10 sene kalmakla Çanakkaleli olunmaz, Çanakkaleliyi yorumlayabilmek için dedenizin dedesinin Çanakkaleli olması lazım. Yabancıya karşı hiçbir zaman kötü tavır takınmayan, dışarıdan gelenleri kültürüyle, yaşantısıyla sindirebilen bir memleketti. Şimdi o kadar çok geliyorlar ki sindirmeye zaman kalmıyor. Bazı kültürlerimiz, yaşantılarımız değişti. Düğünlerimiz oyun havasıyla başlıyor, eskiden orkestra gelin marşıyla gelini salona sokardı. Ondan sonra danslar çalardı. Takı merasimi diye bir şey yoktu, isteyen gelinle damat masaları gezerken takı takardı.
“Her Cumartesi günü sinemaya gidilirdi, sandalyeleri bile değişmezdi”
Eskiden Gençlik Tiyatrosu vardı, gençler işletiyordu. O Gençlik Tiyatrosu’ndan Türkiye çapında büyük insanlar çıktı. Kendi paralarıyla döndürürlerdi, esnafı gezer yardım isterlerdi. Kuliste ders çalışırlardı. Yanlarında İzciler Lokali vardı. Dünya İzciler Birliği kamplarına katılan izcilerdi. İki tane belediye düğün salonumuz vardı. Ordu Evi’nin yanında kapalı sinema vardı. Filmden önce orkestra olarak çıkar birkaç parça çalardık, ondan sonra film başlardı. Reşat Tabak İş Merkezi’nin yerinde 1.500 kişilik sinema vardı. Her Cumartesi günü sinemaya gidilirdi, sandalyeleri bile değişmezdi. Herkesi orada film izlerken görebilirdin. Kültür Merkezi’nin yerinde belediye sineması, yanında yazlık sinema, İnci Sineması, İpek Sineması vardı. Bir sürü sinema vardı.
“Çok iyi müzisyenler yetiştirdi Çanakkale”
Bir tane kütüphane vardı Kordon’da ama herkes okurdu. Çanakkale esnafının yüzde 99’u üniversite mezunuydu. Kültür seviyesi çok yüksekti. Çok iyi müzisyenler yetiştirdi Çanakkale. Golf’ün olduğu yerde golf sahası vardı. Orada gençlik geceleri olurdu, haftada iki gün dans ederlerdi. Şimdiyle geçmişi mukayese edince artık hiçbir şey yok diyorsun. Gençlikte hiç siyaset yoktu. Karma arkadaş grupları vardı ama hiç art niyet yoktu. Toplanır eğlenceler yapılırdı. Devamlı müzik yapardık.
“Erik ağacının altında Fransızca dersleri”
Eskiden Beden Eğitimi hocaları sınıf sınıf öğrencileri çalıştırır müsabakalar düzenlerdi. Atleti, voleybol takımı vardı. Halk oyunu oynadım. 1972 lisanslı yüzme yelkenli sporcuyum. Benim gibi herkes oynadı. Liseden çıktığımızda ki kültür seviyesi iyi düzeyde olurdu. 400, 500 puanla da maden mühendisliği okudum. Eğitim dolu doluydu. Kepenek amcamız vardı, at arabasıyla gezerdi. Para için değil, öğrenilsin diye İngilizce dersi verirdi.
“Öz Çanakkaleli olarak birçok şeyin bittiğini düşünüyorum”
Fransız bir Madam otururdu. Evinin bahçesinde erik ağacının altında Fransızca dersleri verirdi. Çanakkale’nin şimdiki dokusuyla o zamanı karşılaştırmak mümkün değil. Burası Çanakkale, burası Avrupa’da bile bulunmayacak bir şehir. Kimse kimseye karışmaz. Barlarda kapıda insan bekliyor, önceden hiç olmazdı. Kaldırım kenarlarında duba olmazdı. Herkes birbirini tanırdı o yüzden saygılı davranırdı. Öz Çanakkaleli olarak birçok şeyin bittiğini düşünüyorum. Bu sokak Çanakkale’nin ilk sokaklarından. Eskiden adı Yalı Mahallesi’ydi. Buradaki evler hep ya tek katlıydı ya iki katlıydı. Şehir planlamasından dolayı şehrin doğası da bozuldu. Deniz kenarındaki katlar, rüzgarın ve güneşin kesilmesi…”
Esra İrem Özer
Bu haber 03/10/2023, Tuesday günü yayınlandı, 3053 defa görüntülendi