Ben, insani bir kaos, karmakarışık ögelerden oluşan bir yıldız bulutu, kusursuz dünyalarda yaşıyorum-yasaları kesin, düzenleri sıkı, düşünceleri düzenli, görüşleri kabul görmüş, bilinen insanların dünyasında… Ama, ben niçin buradayım, Ey Tanrım, Doymaz bir tutkunun taze çekirdeği, ne doğuyu ne de batıyı soran azgın bir fırtına, yanıp dağılan bir gezegenin yolunu şaşırmış bir parçası olan ben, neden burada olmalıyım? Halil Cibran, Meczup
Vücudunun her bir yanında hissettiği ıstıraba, kulaklarını acıtan bir çığlık sesi eşlik etti. Elleri başının iki yanında küfretti. Cansız bedeni hemen önünde yatıyor, kendisi de başında dikiliyordu. Anlamaya çalıştı. Cesedine üşüşenlere, her açıdan cesedini izleyen telefon kameralarına, vücudundan hızlıca yere boşanan kana baktı. Farkındalığını geri aldı ama, ameliyathanede uyuşturulmuş halde gördüğü bir rüyada mı, yoksa henüz sabahı karşılamadı mı; karar veremedi. Yıllardır kalbi durduktan sonra bilinciyle birlikte yok olacak, o ölüm sancısı hissettiği son şey olacak diye düşünüyordu. Şimdi ölmüştü ve bitmemiş miydi?
Biraz canı sıkıldı. Umarım dedi, yaygın inanışın tersine orada bir Tanrı falan yoktur. Benden hiç hoşlanmayacak.
Siyah peleriniyle çıkagelen bir adam aceleyle ona yürüdü, pelerinin yamalı cebinden bir parşömen çıkarıp karalamaya başladı.
‘’Zeynep Keskin mi?’’
‘’Evet…’’
‘’04.02.1998 doğum tarihi?’’
‘’Hı hı…’’
‘’04.02.2019 ölüm tarihi?’’
‘’Sanırım.’’
‘’İntihar olacaktı, değil mi?’’
‘’Öyle olmalı.’’
Oyma kalemi kağıt üstünde biraz gezdirdikten sonra yeniden cebine yerleştirdi.
‘’Kusura bakma, biraz geciktim. Köşe başında bir kalp krizi vardı, üçkağıtçı bir herif yüzünden kadın mefta oldu. Ben de merak ettim doğrusu, adam bu sefer ne yapacak diye.’’
‘’Sen Azrail misin? Ya da onun gibi bir şey?’’
‘’Onun gibi bir şey mi? Şimdi de öyle mi diyorlar?’’ Kendi kendine homurdandı.
‘’Yeni nesil çok kötü geliyor. Ne hayal gücü kaldı ne yaratıcılık? Ah ah, nerede o eski lakırdılar!’’
Eteklerini toplayıp aceleyle yürümeye başladı. Zeynep, Azrail’in yanında bir de kadın olduğunu fark etmemişti.
‘’Siz?’’
‘’Kalp krizi vakıası, evet, o benim.’’ Arkasında bir curcuna ve beraberinde bedenini bırakan Zeynep, Azrail’i takip ederken kuşkuluydu. Cesedine işaret etti.
‘’O ne olacak?’’
Azrail duraksadı.
‘’Ne ne olacak, tatlım? Ha, o mu? Benim işim değil. Eh, mezarına kadar benim himayemde olduğuna göre senin de işin değil. Artık ona ihtiyacın yok. Arada terk etmek istemeyenler falan oluyor, uğraştırıyorlar beni. Aman ha canım, bir de senden çekmeyeyim. Bizim meslek de zor iş.’’
Azrail, kolunu kadının omzuna dolayıp yürümeye devam etti.
‘’Söyle bakalım, ne zamandır aldatıyor seni o şerefsiz?’’
Devamı gelecek…
Bu haber 08/08/2023, Tuesday günü yayınlandı, 669 defa görüntülendi