Bugün SES ve KESK sendikalarının da dikkat çektiği gibi sağlık sistemindeki çöküşü, hayatta her şeyden önce gelen sağlığın korunması ve devamlılığıyla ilgilenen sağlık kurumlarında görebiliyoruz. Kendim de bizzat sağlıkçı diplomasına sahip olup da hayat çizgisini gazetecilikten yana çizen biri olarak söyleyebilirim ki çöküş görünenden ve anlatılandan çok daha ciddi boyutlarda.
Hastalara kötü muamelede bulunan sağlıkçılar, sağlıkçı katili olan hastalar, müşteri olarak görülen hastaların olduğu bir sistem işte bu çöken sistem. Ülkenin hafızasına kazınan çok kötü bir olayı hatırlatarak altını çizmek istiyorum. Soma faciasında sedyeye yatırılmaya çalışılan bir madencinin ayakkabılarını sedye pislenmesin diye çıkarmak istemesini herkes hatırlıyordur. Hastane baskınlarını, korunmak için kendilerini hastaneye kitleyenleri de hatırlarsınız. Devlet hastanelerinde dahi kendilerini müşteri gibi hissettiklerini söyleyenler de olacaktır.
İyi bir doktor bulmalıyım, ilgilenmiyorlar diyenimiz çoktur. Aynı zamanda, mesleğini aşkla yapan, hayat kurtaran doktorların teker teker ülkeyi acı bir şekilde can güvenliğinden korkarak terk etmek istediklerini de biliyorsunuz.
Bu iki taraflı yaşanan problemin ortak sorunu aslında aynı noktaya işaret ediyor. Yalnızca bir diğerini sömürmeye odaklı ve güçlünün zayıfı ezdiği kapitalist sistem, böyle bir sağlık sistemi doğuruyor. Kimilerince dimdik arkasında durulan, kimilerinin alnının akı gibi övüp mayasına bulandığı bu sistem işte bize bunu yapıyor. Direnecek, ses çıkaracak insan sayısı yok denecek kadar. Güçlüler o kadar baskın geliyor ki, her gün her şey biraz daha kötü olur, herkes biraz daha fakirleşir, herkes biraz daha tükenirken kapitalizm ve kapitalistler şahlanıyor.
Kapitalizmin olanca görkemiyle gövde gösterisini yaptığı ülkemden sesleniyorum. Umarım bu bir deney ya da simülasyondur. Eğer öyle değilse, umarım bir gün tüm ezilenlerin dayanışma alevinde kül olup gider.
Bu haber 01/08/2023, Tuesday günü yayınlandı, 616 defa görüntülendi