Son 30 yılın konjonktüründe dengeci yaklaşım hala devam etmektedir. Sonunda ortada bir denge oluştu. Bu denge mükemmel rekabetteki herkesin refah içinde olduğu bir denge olmadığı aşikâr. Bugünün dengesini tanımlayacak olursak, sermaye sahiplerinin rekabet etmeyip pastadan daha fazla pay almak için ortak hareket ettiği, sermayenin varlığının dahi daha fazla sermaye çekebildiği bir düzen vardır. Bugün geçerli olan “ilk bir milyon dolara ulaşmak zor, sonrasında daha kolay” düşüncesi de paranın parayı çektiği bir düzenden ileri gelmektedir. Tüketicilerin yönünden durum farklıdır. Keynes’in önerdiği sosyal yardımlar damla ile akıtılsa da; sosyal konumlar, itibar, toplumda var olabilme güdüleri empoze edilerek tüketim zorunlu hale gelmiştir. Aktif pasif dengesi daima korunacağından, varlığı olmayan yüz milyonlarcası borçlanmakla tüketimi karşılamaktadır. Fakir ile yoksulun ortasındaki kritik kavram sermaye birikimidir. Bunu isteyerek başarabilenler pastadaki payını artırırken, tercih etmeyen veya başaramayanlar ise yapay ringde kalma mücadelesinde ardı ardına mağlubiyetler almaktadır.