Toplum olarak zor bir süreçten geçiyoruz. Maalesef gafletin içine battık. Göremiyoruz dostlar, göremiyoruz. Üzerimizdeki kara bulutlardan hakikat güneşini göremiyoruz. Bu sözlerime karşılık bana haklı olarak şunu söyleyebilirsiniz; ama işsizlik var, ama ekonomik kriz var ama şöyle ama böyle ben nasıl şikâyet etmeyeyim. Evet var. Ama herkes kendisinden sorumlu. Çözüm için biz ne ürettik? Biz neyi değiştirdik? Biraz da soruları kendimize yöneltmek gerekiyor. Bana ne A kişisinden, B kişisinden. Bir problem varsa ve eğer değiştiremiyorsam bunun sorumluluğu o problemi çıkaran kişiye ait. Bir de şunu fark ettim. Genellikle çok fazla konuşan insanlar şikâyet ediyor. Kendi fikirlerine toz kondurmayanlar, her konuda kendi haklı görenler, iddia sahibi insanların dilinde bu var. Neden? Çünkü bunun adı kibir. Kendi düşüncelerini mutlak doğru olarak gördüğü için farklı düşünceler ile karşılaşınca hemen şikâyete başlıyor. Ah ki vay, onlara çok yazık. Bir kesim daha var. Onlar sessiz… Çok sessiz. Çünkü kara bulutların arkasındaki güneşi gördükleri için konuşmaya ihtiyaç duymuyorlar. Güneş ile bire bir irtibat halindeler. Güneşi göremeyenler ise kendi aralarında yalan yanlış fikir yürütmeyle güneşin dedikodusunu yapar. Güneşi görenler için söz biter, akıl biter, şüphe biter. Bu kesim gülümsüyor. Fakat acı bir gülümseme var yüzlerinde. “Ah!” diyor. “Ah benim güzel toplumum…”