Sabahın erken saatleri. İşe gitmek için evden çıkıyorsun. Metro istasyonunun merdivenlerinde metronun geldiğini duyuyorsun. Daha da hızlanarak yetişmeye çalışırken biriyle çarpışıyorsun ve metroyu kıl payı kaçırıyorsun. Çok sinirlenip evine geri dönüyorsun ve eşini evde başka bir kadınla yakalıyorsun. Ama o metroya binseydin işine gidecek ve akşam eve hiçbir şey olmamış gibi dönüp eşinin seni sevdiğini sanarak aptal aptal yaşamaya devam edecektin.
Hayalini kurabildiniz mi? Tabii ki bu hikâye bir film senaryosu. 98 yapımı Rastlantı’nın Böylesi adlı bir film. Filmin başrol karakterinin metroyu kaçırdığı ve zamanında yetiştiği halini iki koldan işleyerek ilerliyor. Filmi yıllar önce izlemiştim ama ne zaman bir şeyleri kaçırsam yetişemesem ya da seçim yapmak zorunda kalsam bu film gelir aklıma. Sonrasını hep hayal etmeye çalışırım. Eğer diğer seçenek yaşansaydı ne olurdu diye. Hayatımın kırılma noktaları kırılmadan o haliyle kalsaydı ben nerede, nasıl ve kimlerle olurdum acaba? Ama filmin en etkileyici durumu kadının iki halinde de hayatına aynı adamın giriyor oluşu. Birinde sevgili olarak birinde herhangi biri olarak. İşte asıl etkileyici bu nokta değil mi? İnsana tesadüfün olmadığını her şeyin tevafuktan ibaret olduğunu daha güzel anlatan bir durum olamaz
Oysa biz ne kadar korkarız her şeyi akışa bırakmaktan. O kadar kibirliyiz ki her şey kontrolümüzde olsun istiyoruz. İşlerimizi hallederken bile her şey tıkır tıkır işlesin istiyoruz. Bir banka kuyruğu uzunsa bile kırk ton söyleniyoruz. İşte o kuyruğun önünde veya sonunda olma durumunun hayatımızda neleri değiştireceğini bir bilsek konuşamadan bekleriz.
Bizim hayatlarımıza hiç kimse boşu boşuna ve sebepsiz girmiyor aslında. . Mahallenin bakkalından tut da en yakın dostun en nefret ettiğin komşun ve daha birçok insan. İyi olarak da kötü olarak da insanlarla yaşadığımız her tecrübe o kişinin gayet kasıtlı bir kader çemberinden seninle olduğunu göstermiyor mu sana da? Her gün karşılaştığımız iyi kötü insanların bize bir şey öğretmek istediğini anlarsak işte ders ordan çıkar. bir gün bir arkadaşım demişti ki bana “Elçin biz başka bir zaman başka bir durumda tanışsaydık iyi arkadaş olurduk”. İşte bu benim hayatımda neden olduğunun ya da olamadığının misyonunu taşıyan birisinden başka bir şey değil. Bana ne hissettirdiğinin bende yarattığı tevafuk hissi. Bazen olumlu hissedersin bazen olumlu ama insanlar iyi ki vardır. Her yaşadığın ders her okuduğun cebine konan bir fermandır aslında. Seni günlerce ağlatan biri için ileri ki zamanlarda iyi ki ağlatmış diyeceğin nice durumlar yaşayabilirsin. Yani tesadüf sandığımız her şey kader zincirinden başka bir şey değil. Sizi bilmem ama ben;
- Hayatımdaki tüm Narsistlere teşekkür ediyorum kendini sevmenin dozunu bana gösterdikleri için,
- Hayatımdaki tüm bencillere teşekkür ediyorum bencilliğin insanı nasıl yalnız öldürdüğünü gösterdiği için
- Hayatımdaki tüm sevgisizlere teşekkür ediyorum bana daha çok sevmeyi öğrettikleri için
- Hayatımdaki tüm kan emicilere ve negatif enerji veren insanlara teşekkür ediyorum onları hayatımdan çıkarınca nasıl derin nefes alabildiğimi öğrendiğim için
- Ve tüm kötülere teşekkürler onlar sayesinde iyilerin kazanacağını bildiğim için
Yani kaçan ister metro olsun ister tren hayatıma elbet girmesi gerekenler her zaman başka kılıkta girecek ve ben tevafukun derin sessizliğinde hepsini saygıyla karşılayacağım.