Orta Doğu’nun gizli kalmış şehri tarih ve maceraseverleri bekliyor. Dünya üzerindeki antik kentlerden çok farklı. Mistisizmi doruklarınıza kadar yaşayacağınız, buram buram tarih kokan bir yer. Burası Ürdün toprakları içerisinde bulunan Dünyanın 7 harikasından biri olan “Petra Antik Kenti”.
Dünyanın en sıra dışı kentlerinden olan Petra yıllar boyunca iki uygarlığa ev sahipliği yaptı. Nebatiler ve Roma İmparatorluğu.
Tabi Petra şehrinin Nebatiler için önemi daha fazla. Uzun yıllar boyunca Nebatilere başkentlik yapmış bir kent. Ta ki dönemin en güçlü uygarlıklarından biri olan Roma İmparatorluğu bu kenti işgal edene kadar. Yaşanan bu işgal ile hem Nebatiler hem de Petra kenti unutulup gitti.
Peki kim bu Nebatiler?
Nebatiler, köken olarak Kuzeybatı Arabistan’da yaşayan göçebe bir kavim olup, MÖ 4. yüzyılda ilk defa tarih sahnesinde görünmüşlerdir. Genellikle hayvancılık ve ticaret ile uğraşan göçebe bir topluluktu. Bir süre sonra Nebatiler göçebe hayatı bırakıp yerleşik hayata geçtiler. Bu yaşam tarzı Nebatiler’in dönüm noktası oldu. Wadi Musa’ya yerleşip, burada ticaret yollarını kontrol etmeye başladılar. Nebatiler ticaretin vermiş olduğu imkanlar ile Roma, Mısır gibi uygarlıklar ile ilişki kurdular. Tarihçilere göre ortalama 500 yıl kum taşı kayalarını oydular ve ortaya “Petra” şehrini çıkardılar. Daha sonrasında Romalıların istilasına uğrayan Nebatiler tarih sahnesinden silinip gittiler. Şehir Dizaynı
Petra’nın bir diğer adı “Rose City”. Böyle denilmesinin nedeni ise kentin renginin pembe, turuncu, kırmızı tonlarında olması.
Antik kentte dikkat çeken en görkemli yapılar, Al Khazneh (Hazine), Roma tarzında inşa edilmiş Amfitiyatro, Ad – Deir Manastırı, kayalara oyulmuş mezarların bulunduğu geniş kanyon Street of Facades, Kraliyet Mezarları, Hz Musa’nın Kardeşi Harun’un Mezarı (Aaron’un Mezarı). Bu görkemli ve şahane yapıtların çok büyük bölümü günümüze kadar ayakta kalarak gelmeyi başarabilmişlerdir.
En önemli eser: Al Khazneh
Hazine’nin ön cephesi, Nebati, Yunan, Pagan ve Mısır kültürünün mitolojik figürleriyle süslenmiş. Mısır tanrıçası İsis’ten, Zeus’un oğullarına ve Amazonlara kadar çok sayıda kültüre dair heykeller ve figürler barındırıyor. 2000 yıldan bu yana heykellerin birçoğu aşınmış olsa da etkileyici bir görünüme sahip.
Petra neden 1812’ye kadar kayıptı?
Petra’da yaşanan bu hakimiyet savaşları, sürekli değişen dengelere bir de sık sık bölgede meydana gelen depremler, dünyadaki ticaret yollarının da yer değiştirmesi eklenince Petra’nın ticaretteki öneminin yanında tarihi önemi de kaybolmaya başlıyor. Yine hazin bir son ve Petra Antik Kenti yavaş yavaş kaderine terk ediliyor. Tam olarak kesin tarihi bilinmese de 1300’lü yıllarda bu görkemli şehrin tamamen terk edildiği düşünülüyor. Bu terk edilmişliğin etkisiyle antik Petra kenti uzun süre üzerinde insan yerleşimi bulunmadığı için de günümüze kadar hiçbir tahribata uğramadan gelebilmeyi başarmıştı.
Petra tekrar nasıl gün yüzüne çıktı?
Petra Antik Kenti’nin tarih sahnesinden yaklaşık 1000 yıl sonra silinmesinden, çoğu Ürdünlü’nün belki de bir efsane olarak bildiği ve sıklıkla anlattığı şehir, modern insanlık tarafından ancak 1812’de maceraperest gezgin İsviçreli Johann Burckhardt tarafından yeniden keşfedildi. Bu keşifle birlikte kayıp kentin adı batıya duyurulmuş oldu. Ardından tarih, arkeoloji gibi dallara ilgili olan insanlar buraya akın etmeye başladı. Günümüzde de Ürdün’ün en önemli turizm noktalarından biri haline gelmiş durumda.
Giriş Ücreti
Bu antik kente giriş biraz el yakıyor. Yaklaşık 70 dolara Petra Antik Kenti’ne giriş yapabiliyorsunuz. Tabi içeride sizi katırlar ile orada gezinizi sağlayan insanlar karşınıza çıkıyor. Belli bir miktar para ile şehri o katırlar ile gezme şansınız var. Benim tavsiyem ise yürüyerek gezmeniz olacaktır, her anın duygusunu yaşamak için.
Petra’ya gidilmeli mi?
Eğer tarihi ve eski uygarlıklara ilginiz var ise Dünya üzerinde görülmeye dair nadir yerlerden birisi. O dönemde yaşayan insanların izlerini ve hatıralarını, hatta gözlerinizi kapattığınızda seslerini duyacak olmanız tam anlamıyla müthiş bir his. Ayrıca burada Mistisizmi doruklarınıza kadar yaşayabilirsiniz. Orta Doğu’nun gözde turizm noktalarından olan bu şehre bir gününüzü ayırmanızı söyleyebilirim. Dik yolları ve sıkışık patikaları olsa da bu güzellik için kesinlikle değer.