Türkiye’nin sınır güvenliği son günlerde tartışmalara konu olurken, oluk oluk, seke seke Afganlar Türkiye’ye gelmeye devam ediyorlar. Köylerden, kasabalardan koşa koşa 20 yaşındaki gençlerin Türkiye’ye girişleri sosyal medyada paylaşılmaya devam ederken, Taliban’da bir taraftan Afganistan’daki egemenliğini ilan etti.
20 yaşındaki gençler diye üzerine basa basa yazıyorum. Tüm bunlar yaşanırken, Afganistan’da kalan ve Taliban ile baş başa bırakılan kadınlar ise ülkeden kaçmıyorlar. Uluslararası basına da çıkan bir haberde Afganistan’ın ilk kadın belediye başkanı olan Zarifa Ghafari’nin sözlerine yer verildi. Afganistan’ın ilk kadın başkanı Ghafari, “Bana ve aileme yardım edecek kimse yok. Benim gibi insanlar için gelecekler ve beni öldürecekler” dedi. Bu cümlelerine ek olarak ise “Burada oturmuş gelmelerini bekliyorum” sözlerini ekledi.
Geçtiğimiz gün ise İstanbul’da bir araya gelen Afganlar, “Gençler olarak toplandık. Polis bizi tutmasın. Biz Afganistan’a savaşmaya gitmek istiyoruz” şeklinde konuştular. Öte yandan ABD’nin tahliye uçağında yer almak, bırakın yer almayı bir parçasına tutunabilmek umuduyla insanlar birbirlerini ezdiler. Uçağın tekerleklerine tırmanın insanlar, uçak havalandıktan kısa bir süre sonra yeryüzüne çakıldılar.
Ortaya çıkan tabloda, 20 yaşında kaçanlar, Taliban’ı evde beklemek zorunda kalan kadınlar ve uçak tekerleklerinden düşen adamlar! ABD desteği ile kurulan ve Sovyetler Birliği’ne karşı mücadele etmeleri sağlanan Taliban, bölgede yıllar sonra ortaya çıkan otorite sorununu doldurmuş gibi görünüyor. Görünürde bağımsız olarak hareket ettikleri izlenimi veren her uç görüşün arkasından çıkan ABD’nin, bölgede alt planda yürüteceği plan ise herkesin hayal dünyasını zorluyor.
Bir film vardır. Sovyet tankı, Afganistan işgalinde, çölün ortasında kaybolur. Kaybolan tank personeli canının derdine düşerek, çölde biran önce kurtulmanın hesaplarını yapar. Günler sonra tank personeli, bir gece yarısı roket saldırısı ile irkilir. Çıplak ayaklı Afganlar, çölde günlerce Rus tankını kovalarlar. Propaganda ürünü olan filmde verilmek istenen Afgan halkının yüceliği değil, Rusların bölgede ne derece aciz duruma düştükleridir. Her türlü propagandaya karşılık, vatan savunması veren ve gerektiğinde çıplak ayakla tankı dahi koşturup, hatta ve hatta Afgan pazarında satmak eylemleri şimdi Afganlara bir hayli uzak.
Ortadoğu coğrafyasında, emperyalist devletler tarafından yetiştirilen terör örgütleri bitmiyor.
Geçtiğimiz senelerde Suriye’de olanları hepimiz hatırlıyoruz. Esad aynı anda hem ABD ile hem YPG ile hem El Nusra ile hem ÖSO ile hem onunla hem bununla ile mücadele etti ve nihayetinde kaçmadı. Bölgede ABD destekli olduğu bilinen, üniformalarında ABD bayrakları bulunan üç harfli terör örgütleri ise sınırlı beyaz gelir kaynakları ile insanlara kök söktürdüler. Kök söktürmeye devam ediyorlar.
Ülkelerinden altlarından geçecek boru hatları. Ucuz petrol kaynakları. Enerji kaynaklarının nakil projeleri… Toprak altında olan gelişmeler emperyalist ülkeleri, toprak üzerinde olan gelişmeler ise kışkırtılan paralı askerlerin sorunu olmaktan öteye gidemiyor.
Bir dizi var şimdilerde bana göre muazzam. Başarılı bir politik belgesel örneği : “Zorba nasıl olunur? Zorbanın el kitabı ile Kaddafi’den Saddam’a, Saddam’dan Hitler’e hatta ve hatta Stalin’e kadar uzanan bir belgesel. Nasıl zorba olunur? Zorba olduktan sonra gücü kaybetmemek için neler yapılmalı? Toplum nasıl kontrol altında tutulur? Toplum kontrolden çıktığında zorbalık kendisini nasıl göstermeli? Yaz yaz bir yere kadar.
Belgeseli izlemenizi tavsiye ederim.