Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Yusuf Eroğlu

  Andersenden Masallar

Bu ara, Müge Anlı’nın Reytingleri düşmüş olmalı. Zira onun müdavimi olan seyirciler, bu kere Andersenden masallar dinlemeye başladılar. Bakıyoruz da, bir yeraltı mafyasının açıklamaları, onlara daha ilginç geliyor. Ortada fol yok. Yumurta yok. Belge yok. Hep iddia. Hükümet muhalifi guruplar, mal bulmuş mağribi gibi, bu işe bel bağladılar. Uzaktan kumandalı olduğu belli zaten. Erdoğan ve Bahçeli düşmanları, üç gün önce, aynı şâhısa demediklerini bırakmamışlardı. Şimdi kahraman oldu. Hep diyoruz ya. dün dündür. Bu gün ise bu gündür. Rahmetli Çoban Sülü, öldü gitti ama, bizlere dillerden düşmeyen sözler bıraktı. “Ege bir Yunan gölü değildir. Binaneley, Ege bir göl değildir”. Öyleyse, biz de, bir Andersen masalı anlatalım.! Bir zamanlar bir tüccar varmış. Öyle zengin, öyle zenginmiş ki, istese bütün caddeleri, sokakları gümüş paralarla kaplatabilirmiş. Ama böyle bir şey yapmamış tabii. Parasını nerede kullanacağını gayet iyi bilirmiş. Çünkü. Cebinden bir kuruş çıkarsa, mutlaka iki kuruş kazanırmış karşılığında. Evet, bu adam akıllı bir tüccarmış, ama herkes gibi o da ölmüş sonunda. Bütün mirası oğluna kalmış. Tüccarın oğlu parayı har vurup harman savurmaya başlamış. Her gece maskeli balolara gitmiş, kâğıt paralardan uçurtmalar yapıp uçurmuş. Altın paraları, taş yerine kullanıp, suda kaydırıp eğlenmiş. Tabii serveti kısa zamanda suyunu çekmiş. Bir avuç bozuk para, bir çift eski terlik ve yırtık pırtık bir hırkadan başka hiçbir şeyi kalmamış. Derken, arkadaşları da, birer, birer uzaklaşmışlar çevresinden, Çünkü onun gibi sefil biriyle görünmek istemiyorlarmış. Sadece iyi yürekli bir arkadaşı ona eski bir sandık yollamış ve “Pılı pırtını içine koyarsın!” demiş. İyi güzel de, bizimkinin sandığa koyacak hiçbir şeyi yokmuş ki! O yüzden kendisi girip oturmuş sandığın içine. Ama bu sandık, bizim bildiğimiz sandıklardan değilmiş meğer! Kilidine dokunur dokunmaz, uçmaya başlıyormuş. Tüccarın oğlu kilide parmağını bastırınca, sandık evin bacasından hop! diye fırlayıp havalanmış ve bulutların arasında ilerlemeye başlamış.” Hikaye, yani masal birada bitmiyor. Dedik ya, Andersendan masallar. Sonu yok. İşte, Müge Anlı’nın müptelası olanların yeni eğlencesi, böyle bir şey işte. Allah şifa versin…

                             Gülmece

Adam, atıyla gezerken Attan düşüp, ayağını kırmış, Durumu çok kötüyken, at dişleriyle onu kemerinden kavrayıp bir ağacın altına yatırmış, Elinden geldiğince, ayağı kırık adamın rahat etmesi için sırtını, başının altını otlarla beslemiş ve yardım getirmek için oradan dörtnala çiftliğe koşmuş. Aradan haftalar geçmiş, adam bu olayı bir arkadaşına anlatınca, arkadaşı çok şaşırıp atın zekasına inanamadığını söylemiş,  “Ne zekisi be!” demiş adam sinirlenerek, “Senin salak gitti bana veteriner getirdi! Sağlıcakla kalınız”

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

%d
Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech