Elindeki kağıdı şöyle bir titretti doktor. Ortasındaki kat dışa doğru hafif kamburlaşacak şekilde tutarken bir eliyle, diğer elinin işaret parmağıyla gözlüğünü gözüne doğru ittirdi.
“Yaşamaya elverişsiz bir ruh halim olduğunu düşünüyorum…”
Doktor: İlginç. Neden böyle düşünüyorsunuz.
Hasta : Bilmem. Öyle gibime geliyor. Hiçbir şeyden tat almamaya başladım sanki.
Doktor: Kullandığınız bir ilaç var mı?
Hasta : Ah doktor ah! Anlamıyorsun sen de beni. Bizim alt kattaki huysuz, iri memeli koca karı gibi konuşuyorsun. Varsa ne? Yoksa ne?
Doktor: Sakin ol sayın Hasta. Bunları öğrenmem gerekiyor. Tamam sen anlat madem.
Hasta : Şimdi sen beni şu deri koltuğa yatırmayacak mısın boylu boyunca.
Doktor: Gerek duyarsam yatırırım. Şu an için gerek yok. Önce senin sorununu anlamak istiyorum.
Hasta : Ah Doktor Ah! Sorun benim sorunum değil işte anlamıyorsun. Bu hepimizin sorunudur olsa olsa. Eğer sorun varsa ortada…
Doktor: Nasıl yani?
Hasta : Sen yatsana şu koltuğa.
Doktor: Laubaliliği sevmem.
Hasta : Ben de sevmem! Bana göre de sen laubalisin Doktor.
Doktor: Dışarı çıkar mısınız!
Elini sertçe vurdu tahta masaya hasta adam. Bir hışımla, yaylanarak kalktı ayağa.
Çıkmam efendim!
Çıkmayacağım.
Dinleyeceksin beni.
Şimdi.
Burada.
Sadece ben konuşacağım.
LAUBALİ olan sensin! Sekreterin!
Dışarda bekleten beni hiçbir açıklama yapmadan!
Kapıdaki güvenlik laubali olan doktor!
Ben değilim.
Kalıcı değilim. Gideceğim birazdan. Yolunu tutacağım evin.
Önümü çevirecek 2-3 tane bekçi.
Kimliğimi soracaklar bana. Sanki taşımama şansım varmış gibi.
Alın diyeceğim.
Birisi telsizle hallederken işini; diğer ikisinin canı sıkılacak.
Tuhaf tuhaf sorular soracaklar bana.
LAUBALİ LAUBALİ!
Anlıyor musun Doktor?
Güldür güldür akan nehirleri kuruyacak kalbimin tan o an!
Dağları yerle bir olacak beynimin.
Kurumuş yataklarını göreceğim gözlerimin aynada.
Ayaklarımın bastığı toprak çatlayıverecek
işte tam o an…
“Yaşamaya elverişsiz olacağım” yine.
Kaçıp gidemeyeceğim de.
Çünkü kaçamam bir yere biliyorum.
Köyden kente kaçan adam -tam da- bu yüzden anlayamaz beni
Çünkü ben kaçamam doktor.
Satırlar havada uçuşur beynimde ama kaçamam.
En deli haliyle aksa bile damarlarımda kan:
Gövdeyi götürmez. Gücü yetmez.
Bilirim.
Yurtta tutsak, cihanda tutsak…
Ben, sen, o