Ana Sayfa Arama Galeri Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Vapur Bey

ABD’de Yaşananlar

25 Mayıs 2020

George Floyd isimli bir Afro-Amerikalı polis tarafından öldürüldü.

Irkçılık konusunda, zaten, gerilimli bir toplum olan Amerika’da George Floyd’un öldürülmesinin takibinde başlayan protestolar hızla sürüyor. Sosyal Medya’dan takip ettiğim kadarı ile protestolar bir hayli sert.

Vandalizm Meselesi
Eylemleri desteklemelerine rağmen sert protesto biçimlerini eleştiren ve buna karşı protestolar düzenleyen bir kalabalık da var ABD’de.

Aras Diler isimli bir twitter kullanıcısı olaylar ile ilgili şöyle bir tweet atmış “Protestoculardan biri her ne kadar vandalizme başvurmasa da bu yola başvuranları anladığını ve bazen barışçıl yolların yetersiz kaldığını ve bu kişilerin, eylemin kelimelerden daha büyük etkisi olduğunu düşündüğünü belirtti (Röportaj: LA Times)”

Sosyal Medya’dan izlediğim videolara bakılırsa işin vandalizm boyutu bir hayli fazla. Yağma meselesi çok fazla. Siyahi kardeşlerimiz sevdiği ayakkabıları falan topluyor bu süreçte.

Açıkcası yıkım vs gibi konular ile ilgili “yaa öyle yapmasınlar” gibi bir görüşe sahip değilim. Barışçıl yolların gerçekten sistem tarafından “şeytanca” tıkandığı durumlarda “yenilmeyi göze alarak” şiddete başvuran kitlelerin piskolojisini anlayabiliyorum. Şiddetin kötülüğünden çok bu insanların şiddet dışında bir çareleri kalmadığını düşünmeleri’nin kötü olduğunu düşünüyorum.

Despotizm kendini ufaktan hissettirdiği zaman karşısında “despotik” hareketler görüyor. Bu despotik hareketler, yıkım, yağma gibi kendini gösterebiliyor. Bu yıkımlara, vandallıklara “çok yanlış” deyip köşeye çekilmek bana her zaman çok yüzeysel gelmiştir. Hatta ve hatta çoğu zaman bu görüşleri deklare edenlerin hanelerine puan yazdırma dertlerinde olduklarını düşünüyorum. Şiddete karşıyız ama nasıl karşıyız? Göstericilerin şiddetine mi karşıyız sadece? Yoksa nizamı korumayı vaat eden Devletin şiddetine de aynı oranda karşı mıyız?

Şiddet şeklini yasal güvence altına alan bir otorite karşısında şiddete başvurulması nasıl oluyor da bu kadar şaşırtabiliyor insanları?

Meselenin özü ile ilgili ahkam kesmek istemiyorum. Soner Yalçın olsaydım mesela 1800 lü yıllardan birkaç örnek verirdim ve bir şekilde ve “bu işin arkasında birileri var beyler” ile final yapardım ama değilim. (Olamadık) Bu sebeple olayın iç yüzünden, arkasındaki derin güçlerden falan bahsetmeyeceğim. İlgilendiğim kısım daha çok Otoritenin (ki bu yasalar ile sınırlandırılmış bir şiddet olacağı için öngürülebilinir. Öngürülebilindiği için de garip bir biçimde kanıksanmıştır) davranışlarındaki tuhaflıklar.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER

Tüm Hakları Saklıdır. | Renowtech