Emine Bulut, 10 yaşında bir kız çocuğu annesiydi.
Boşanalı 4 yıl olmuştu.
Kızının babasıyla bir kafede karşılaştı.
Karşısındaki yaratık, namusunu temizlemek için hazırlıklıydı.
Çocuğunun orada olmasını umursamadı.
Emine Bulut’u bıçakladı.
Görüntüleri izlemişsinizdir.
Daha fazla bir şey söylemek, duygu sömürüsü olur.
Benim burada dikkat çekmek istediğim tek bir nokta var.
Özgecan Aslan cinayeti toplumsal bir kampanya ile birlikte olduğu için hâlâ hatırımızda olmasına rağmen, mesela Çanakkale çapında düşünecek olursak burada erkek şiddetine kurban giden kimi hatırlıyoruz acaba?
Çok geçmişe gitmeye gerek yok. Daha bir yıl bile olmadı Hemşire Sedef Şen, hakkında uzaklaştırma kararı aldırdığı eşi tarafından işe gitmek üzere beklediği durakta öldürülmüş; bu dakikalar da bir belediye otobüsünün kamerasına yansımıştı.
Peki Şefika Söylemez’i hatırlıyor musunuz?
Boşanmak istiyordu, ailesinin yanına gelmişti, 2 çocuğu vardı.
Evinin önünde öldürüldü.
Daha ismi gazete sayfalarında yer almayan o kadar çok kadın var ki…
Her biri inanılmaz şekilde katledildi.
Büyük çoğunluğu, toplum tarafından “Aman çocuklar babasız büyümesin” diye diye zorla cehennem azabı evliliklere mahkûm edilmişti.
Şimdi yine aynı iki yüzlü toplum bir yandan “Ya benimsin, ya kara toprağın” türkülerini çığırırken, bir yandan da “Allah belasını versin” nidaları eşliğinde Emine Bulut’a gözyaşı döküyor.
Sosyal medyada hatıraları canlı tutulanlar hariç bu ülke, her yıl binlerce kadınını cinayete kurban veriyor.
Kimse (Bu konuda canla başla çalışan sivil toplum kuruluşlarını tenzih ederim) bıçağın ucu kendi canını yakana kadar bir kadının “evliliğinde zorbalığa uğramasını” küçümsüyor, boşanmalardaki artışı “kadının artık sineye çekmemesine” yoruyor ve ah nerde o eski zamanlar tatavası yapıyor.
Bir hafta sonra unutacağı olaylar için “Unutursak kalbimiz kurusun” başlıklı yazılarla kendi kişisel tatminini yaşıyor, taa ki bir sonraki korkunç görüntüye kadar.
Ve bütün bunlar bu kadınların sonunu hazırlıyor.
Unuttuğumuz için ölümler devam ediyor.
Şiddeti meşrulaştıracak sebepler aradığımız için devam ediyor.
Çocuklarımıza kimse üzerinde hak iddia edemeyeceklerini anlatmadığımız için devam ediyor.
Hak arayan kadına kötü gözle bakıldığı için devam ediyor.
Parkta gülüp eğlenen gençlere ağız büküp “Terbiyesizler” diyen ama kocasından dayak yiyen kadına “Kocandır en nihayetinde” diyen teyzeler varlıklarını sürdürdükleri için devam ediyor.
Biz kendimizle hesaplaşmadığımız için devam ediyor.
Toplumu da devlet mekanizmalarını da bizler oluşturuyoruz.
İğneyi değil, çuvaldızı kendimize batırmamız gerektiğini hatırlayıncaya kadar da devam edecek.